8 Aralık 2012 Cumartesi


ŞU DÜNYANIN EVHANIMA ŞAHİTTİR PARMAKLARIM…

Şahittir parmaklarım
Olana bitene
Olanca gücümle
Yokolmaya hazırlanırken
Yazılan kaderime
Boynuma vurulmuş kederli kelimelere
Şahittir parmaklarım
Tutulan dileğime
Yakılan mumlara
İçi izmarit dolu kül tablalarına
Elimin izi kalmış kadehlere
Şahittir parmaklarım
Yüzüme sürdüğümde
Gezindikçe
Gelip gitmelerin
Benim gel-gitlerime
Şahittir parmaklarım
Tutamayınca verdiğim sözlere
İhanetim
İhya ederken kendimi
Kalakalmışlığın koynunda
Ben kehanetim
Sana ait
Şahittir parmaklarım
Yanlış kalplere girilen
Yanlış yollara
Çıkmaz sokaklara
İçinden çıkamadığım şu dünyanın
Evhamına
Yazdığım parmaklarım şahittir…
                                                           Ewren

1 Aralık 2012 Cumartesi


YIKMA İÇİMDE KURDUĞUM BÜTÜN CAMDAN EVLERİ…

Telefonun ucunda ağlat beni
Savur yüzüme yüzüme bana ağır
Ruhuma ağır gelen itiraf cümlelerini
‘’yok’’ de!
‘’yok ol!’’ de!
Ama başka bir şey söyleme!
Paramparça etme kurduğum hayalleri
İkimize dair
İkimize ait olan hatıralara
‘’yalandı’’
‘’sahteydi’’
‘’hepsi oyundu’’ deme
Yıkma içimde kurduğum bütün
Camdan evleri
Ama nafile!
Devamsız
Duraksız
Bir ayrılık habercisi olan harfleri
Beynime işlemeye devam ediyorsun
Tek tek
Teker teker
Kalbime saplıyorsun sözcükleri
Hepsi birer mızrakmış gibi
Kanayan kalbim
Duran beynim
Silmeye çalışıyor şimdi
İkimize dair
İkimize ait anıları
Sızım sızım
Titrek ve ürkek bir sancı
Hissettiğim
Tıpkı öksüz bir çocuğun ağlaması gibi
Sen de ağlat beni
Aldığın ‘’Ah’’ larla birlikte yaşa şimdi
Sonsuza kadar
Sonuna kadar…
                        Ewren

25 Kasım 2012 Pazar


AZAR AZAR TOPLAMALIYIM MUTLULUKLARI…

Nasıl bir yokluksa bu
Hiç kimseyle dolmuyor içim
Azar azar toplamalıyım mutlulukları
En çaresiz
En kimsesiz
En sevimsiz
Yarımı tamamlamalıyım
Tersine dönen bir dünya yaratmalıyım
Saatin yelkovanı akrep
Akrep yelkovan olmalı
Aksine dönmeli zaman denen döngü
Geriye sarmalıyım her şeyi
Başlangıca
Ta! En başa
Yaratılmışlığın
Yaratılanların en başına
Bir kalp var mıydı orada?
Bir aşk
Bir merhamet
Bir hüzün
Bir kasvet
Duygular orada mı kaldı?
Nasıl bir varlıksa bu
Her tarafı dolduruyor
Yok mu onun kalıbı?
Hissettiğim hiçlik
Veyahut heplik
Hep senden sonra
Gerisi koca bir masal
Hikaye
Sonunu bilemediğimi
Bile bile…
                        Ewren

23 Kasım 2012 Cuma


VOLKANİK BİR SICAKLIŞMIŞ SARILIŞIN…

Koltuğun kenarında gidişinle ağlayan
Gözlerinden damla damla yaşlar akıtan
Oyuncak bir bebek var
Hüzünlü bir iç yolculuğa çıkmış gibi
Uğruna taş kesildiği bir sevdası varmış sanki
Sonra yokolmuş yeryüzündeki uğruna dağları deldiren
Verilmiş sözler
Tutulan yeminler
Es kaza bir girip çıkarmış aşk denen
Tesadüfler
Nasıl bir ağlamaklı ifade
Nasıl bir mahsunluk
Yüzünde
Şimdi oyuncak bebek suskun
Ben susmuş
Uzaklarda bıraktım ruh eşimi
Yanar kalbim
Alev alev
Volkanik bir sıcaklıkmış sarılışın
Yatağın soğuk tarafına dönünce anladım
Ellerim ellerinde olmayınca üşüyorlar
Sabahları sensiz kalkmak korkutuyor beni
Işıklar açıkken karanlıklarda boğulmak
Ürkütüyor beni
Zorluyorum kendimi
Sensizliğe alışmaya
Olmuyor,yapamıyor,susuyor
Ve uyuyorum
Belki sabah yanında uyanırım
Benimkisi fakir bir sevda insanın
Zengin bir düşü
Hani olmaz ya!
Gelince beni uyandır
Kalbinle
Sevginle
Beni kandır…
                        Ewren

3 Kasım 2012 Cumartesi


BİR DÜŞ AMA EN RENKLİSİNDEN…

Ne zor bir Düş’e düşmüşüm
Ellerim bu soğuk ayazda
Parmaklarım donarken
Ne zor bir gecede üşümüşüm
Parmaklıklar arasından
Vücudum zincirliyken
Çıldırmış sözlerimi sana
Sevdama çarpıyorken
Gördüğüm
Sadece
Sade’ce
Bir düş
Ama en renklisinden
Yanıp sönerken düşümdeki ışıklar
Kapkara bir yol da
Seni bulmaya çalışıyorum
Bu renkli rüyalar beni mahveden
Hep siyah beyaz mı düşler?
Yoksa gördüğümüz sadece renksiz hayatların
Renklendirilmiş halimi?
Halimiz
Halet-i ruhuyemiz
Sonsuzluğun sınırlarında kavrulurken
Bize ağlıyorum gördüğüm düşte
Bir pencere görüyorum uzaklarda
Pervazlarında ufacık ışık hüzmeleri
Gitmeli
Açmalı
Kırmalı bu tahta barikatları
Siyah beyaz düşümde
Renklendirmeli
İçine almalı
Sevdamızı,beni ve seni…
                                               Ewren

21 Ekim 2012 Pazar

KOŞARKEN SIRTINDAN VURULDU RUHUM…

Koşarken sırtından vuruldu ruhum
Yana yakıla ararken
Sıkılmışken
Kaçarken dönülmez kaderinden
Bir bıçak darbesiyle sarsıldı
Kanata kanata
Kanaya kanaya dış dünyasına
veda eder gibiydi
süzülürken gözyaşları bulutlara doğru
yerçekiminden hafif
söyleyecekleri ağır geliyor sanki
‘’bu benim kaderim değil’’ der gibiydi
Daldı gitti
Uzaklara
Ufka doğruydu haykırışı
Ruh eşini arıyordu
Göç etmeden bu alemden
Sıkıca bir sarılmak istiyordu
Son kez
Bir kez daha
Ruh eşinin ellerine dokunmak
Gözlerine bakmak
İçinde kaybolmak
Veda etmek istiyordu
Aldı eline gökyüzü maviliğini
Bembeyaz bulutlara yazıyordu
‘’Hoşça’’
‘’kal’’…
                        Ewren

13 Ekim 2012 Cumartesi


BOYNU BÜKÜK BİR AŞK KALINTISI MIYIM?...

Kanatırcasına
Göğüs göğse çarpışa çarpışa
Yıkılıp devrilmektir belki
Vurulup vurulup
Yıkarcasına
Yaralarını
Tuz basmaktır belki de aşk denen
Muamma
Er yada geç
Yakın yada uzakken yalnızlık
Bitirebilmektir belki de içindeki karabasanı
Bedenimdeki pullar dökülmeye başladı
Kanatlarım
Ayrıştırıyorlar ruhumdan tutacaklarını
Her an göğe yükselebilirim
Sözlerim bulutlarla yankılanırken
Her an içime dönebilirim
Oralarda kaybolmak değil benim korkum
O beyazlıklarda sensiz kalmak
Sessiz kalmak
Üzgün olmak
Benim yüzümü yerçekimden düşüverebilen
Bu yeryüzü bana mı ait?
Yada sadece sen varken mi hayattayım?
Yasta mıyım?
Boynu bükük bir aşk kalıntısı mıyım?
Kazıyarak bulmalısın belki beni
Ellerinle
Ellerindeki sevda isleri ile
Karanlıklardan çıkaracaksın belki beni
Olanca gücünle saracaksın beni çıkardığında
O dipsiz kuyudan
Gel de uyandır beni
Bir bebek gibi mışıl mışıl rüyalar gördüğüm
Uykumdan…
                        Ewren 

23 Eylül 2012 Pazar


YIKMAYA ÇALIŞTIĞIM SIZINTILAR…

Kaç kez denedim belki de silmeyi göz pınarlarımdan akan
Ve beni bir o kadar da yabancılaştıran
Gözyaşlarımı
Yıkayıp ta geçiremediğim sızılarım var
Duvardan duvara vurduğum
Yıkmaya çalıştığım sızıntılarım var
Kalbime dair
Kalbime ait
Bu aralar kafam dumanlı
İçine düştüğüm dipsiz bir kuyum var
Ne kadar uzatırsam uzatayım
Yakalayamadığım hayat iplerim var
Her yanım düşüncesiz bir aklın
Düşkün bir bedenin
Düşmüş yıkıntıları ile dolu
Yok olmaya yüz tutmuş
Unutulmaya çalıştığım çığlıklarım var
Haykırışlarımı kendime bile duyuramıyor
Sessizliğime küfrediyorum
Sinirli
Asabi ve
Bir o kadar da kırıcı oluyorum
Kendime kızıyor
İçime laf anlatamıyorum
Boğazımda düğümleniyor
Kayıp sözlerim
Şöyle boylu boyuca uyuyasım var
Gördüğüm düşlerde bul beni!
Ben bir kayıbım
Buluşalım o düşlerde
Senle
Beni hayatta tutacak
Gözlerinle,sözlerinle…
                                               Ewren

15 Eylül 2012 Cumartesi


AKLIMI SANA KATMIŞIM…


Karşımda duran deli divane aklın
Akılsızmışım
Aklımı sana katmışım
Aklımı başımdan almışsın
Geriye
Güzelliğinle sarhoş olan
Kafamı bırakmışsın
Durup
Seni düşündüğün anıları
Hatırlatmışsın
Yanılsamaymışsın
Yanlış olan yollardaymışım
Doğru yolu bulmamı sağlamışsın
Canıma can katmışsın
Hasreti en dipsiz zindanlara
Fırlatmışsın
Sensizliği dünyamdan uzaklaştırmışsın
Beraber ihtiyarlayalım
Bu ömrü beraber tüketelim demişsin
Bu söz bile yeter bana
Sevdiceğim bu sözüm sana
Ben seni çok ama çok sevmişim…
                                                           Ewren

8 Eylül 2012 Cumartesi


RUHANİ BİR AZAPMIŞ ÇEKTİĞİM…

Onca laftan sonra ne yaparım?
Yüzüme bir tufan gibi çarpan sözcükleri
Yılgınlıkla geçmiş yılların yıllanmışlığına inat
Nasıl hayata pembe gözlüklerle bakarım?
O kadar acımasız mısın?
Yoksa daha bana acımayacak mısın?
O kadar keskin bir gel-gitim var ki!
Yoksa bana aşk kapısını açmayacak mısın?
Kalbine giden bir yol var biliyorum
Gidiyorum
Yoruluyorum
Düşüyorum
Kalkıyorum
Yoluma devam ediyorum
Kapının önüne kadar geliyor
Açacak anahtarı bulamıyorum
İçime kapanıyor
Dışıma susuyorum
Kendimi yollara vuruyor
Kalbime ağlıyorum
‘’O’’ na sığınıyorum
Ruhani bir azapmış çektiğim
Yeni yeni anlıyorum
Perdeler yıkılıyor
Dünya denen sahnede
Yanlış rolle yanlış oyunlar oynuyorum
Biteviye
Bitmez tükenmez bir haykırış
İnsanlık denen kalabalığa bir ışık
Ait olmadığım yere
İç dünyama yolculuğum
Hayallerime,seninle
Rüyalarıma
Kaynağı aşk olan
Varolmayan cennete
Hem de
Hiç ölmemecesine…
                                    Ewren

17 Ağustos 2012 Cuma


İŞTE O ANDIR BEN YOK OLURKEN…

Söyle!
Sen hiç mutlu oldun mu?
Yoksa hep üzgün müydün?
Üşümüş müydün?
Yanmış mıydın etrafında alevler yokken?
Kendine bile itiraf edemediğin duyguların olmuş muydu?
Yada
Hep kendine mi itiraf ettin her şeyi
Aynanın karşısındayken!
Hiç düşünmedin mi yoksa halimizi?
Aynı şeyleri düşünmenin ne menem  bir şey olduğunu?
Aşk gibi bir şey!
Yada ta kendisi!
İnkar etme ne olur!
Biliyorum içindeki gizemi
Çözdüm çoktan
Yalan yanlış şeyler yoktu
Hep doğru hep gerçekti yaşanılanlar
Yaşanmışlar yaşanılacaklar
Diğer alemi düşünme artık!
Cennet mi!
Burada!
Koynunda uyuklarken
Cehennem mi?
Sen yokken
İşte o andır
Ben yok olurken…
                                    Ewren

16 Ağustos 2012 Perşembe


BU DELİ AKLIM…

Uzak bir ihtimaldir belki
Uzaklaşmış umutlardan
Yol almaktır
Kır kalemi kes cezamı
Boynumdan ilmikler aksın
Dilimden son cümlelerim
İçimden son çığlıklarım
Koynuma giriyor usulca
Geride bıraktığım
Sana miras sevda sözlerim
Arkamdan meltem rüzgarları esiyor
Ayaklarım altından buz gibi sular
Kaskatı kesiliyor vücudum
İçimde hala yangınlar
Aklımı çeliyor bu son çırpınmalarım
Vazgeçiriyor beynimdeki hatıralarım
Şimdi çıkıp gideceğim bu evden
Uzaklaşmış bile olsam
Ben hep seni bu deli aklımda hatırlarım…
                                                                       Ewren

25 Temmuz 2012 Çarşamba


SOLUP GİTMEKSE YANMAK BELKİ DE…

Kapılar ardına kadar açıkken bile
Boş odalara girememektir belki de
Camlar sonuna kadar açıkken bile
Bu yazda üşümektir belki de
Şeytana uyasım var
İçimdeki iyilik meleklerine inat
Kötümser geçirdiğim vakitlerde
İyimser bir zamanda yaşamaktır belki de
Soracak sorularım var
Her şeye dair belki de
Alamayacağım cevapları bildiğimdendir
Belki de bu suskunluğum
Asaletimdir belki de
Yada körkütük sarhoşluğum
Yavaşca yok olmalarım
Silinmelerim zihnimden
Uçup gitmesi belki de
Beynimin içindeki hatıraların
Solup gitmekse
Yanmak belki de
Giderken bir elveda cümlesi kurmak belki de
Bu anlamsızlığa bir anlam katmak
Yitip giden bir yaşam bile olsa
Geride unutulmaz cümleler miras bırakmak belki de
Boş boş bakmadan
Dolu dolu yaşamaktır belki de
Kim dolu dolu yaşar ki!
Hep bir yanın eksik kalmaz mı?
Belki de
O eksikliği aramaktır
Belki bir insan ruhuna hitap eden
Belki de
Eksikliği tamamlama çabası
Seni bana
Beni sana iten
Belki gözlerimizin bir anda birleşmesi
Belki de
Yüreklerimizin çarpıntıları
Beni sevdana hapseden
Sensin belki de
Ömrümü sana sevkeden
Sevk ederken de belki de
Yüreğime kilitleyen…
                                    Ewren

MEKTUP’TA KİFAYETSİZ KELİMELERİM VARDI…

Bekleme beni artık
Yolum uzun
Durağım yok
Durağan değilim
Devamlı bir asfalta düşüyorum
Ortalarındaki beyazlıklardan kaçıyorum
Yolun ne yanına koysam kendimi
Kendiliğinden akıyor ruhumun suları etrafa
Bekleme beni artık
Gelecek ayaklarımı çoktan koparmışlar bedenimden
Gelecek kaygımda yok zaten
İnadına yaşıyorum
Sonuna kadar giderim diyordum
Yanılmışım
Sonu yokmuş anca anlıyorum
Bekleme beni artık
Cayır cayır yanan bir kalbim vardı
Sönüyormuş zamanla
Küllerinden bazen yeniden doğuyor
Bazen de olanca gücüyle kendini nadasa bırakıyormuş
Yenilmeden hayata
Yenik düşmeden kendime
Kaldığım yerde mutlu olmalıymışım
Bekleme beni artık
Gelemeyeceğim
Ne gelecek cesaretim kalmış ruhumda
Ne de bir umut ışığa dair
Tutamıyorken zamanı
Ellerime alamıyorken geçmişimi
Yok olmanın eşiğinde
Sonsuzluğa katılmanın sınırlarında dolaşırken
Buhranların ortasında kalakalmışken
Beni dinle!
Bekleme beni artık
Bir mektup bıraktım sana
Uçları yanık ve yırtık
İçinde kifayetsiz kelimeler var
Aşkım’a dair
Söz ver,bensiz mutlu olacaksın
Yoluna gideceksin
Benim yaptığım gibi yapmayacak
Sonuna varacaksın
Onun için gel beni dinle!
Beni bekleme artık…
                                    Ewren

11 Temmuz 2012 Çarşamba


GÖKYÜZÜNE BAKIP İÇ ÇEKMELERİM…

Telaş vardı üstümde
Sana gelememenin sıkıntısı
Aynanın karşısına geçip
Kendime çeki düzen vermenin saplantısı
Geceleri dışarı çıkıp
O karanlıkta ışığı aramamanın bulantısı
Gündüzleri bu sıcak havalarda
Kalbimin hararetini alacak sevdanın arayışı
Arkamdan esen rüzgarlar
Beni ordan oraya savuruyorlar
Gökyüzüne bakıp iç çekmelerim
İçime akıp
Dışımı sarıp
Seninle ruhlarımızın birleşmeleri
Ellerimle uzanıp
Yakalayıp bırakmadığım
Sevda sözlerim
Sevda sözlerin
Yıkıp geçmelerin
Altında ezilmelerim
Kalakalmalarım
Ezgili bir melodi de aşk kelimesini aramalarım
Yavaş yavaş bulamamalarım
Beni bunalımlara sevkeden
Aklımı çelmelerin
Düşüncelerime girmelerin
Duygularımı alt üst eden sen
Neden mi ben?
Yoksa
Sen misin buna neden?!...

6 Temmuz 2012 Cuma


CANIMDAN CAN REHİN ALDIĞINDAN…

Bu gecenin yarısında yolunu gözlüyorum
Karanlıklar içerisinden bir ışık gibi süzülmeni
Düşlüyorum
Bıraktığın eşyalara dokunamıyorum
Geleceğinden o kadar eminim ki!
Canımın içi olduğundan
Canıma işlediğinden
Canımı yakıp
Canımdan can rehin aldığından
O kadar iyi biliyorum ki!
Bilmekle kalmayıp
O ten de
O canda yaşıyorum
İçinde
Senle…
            Ewren

5 Temmuz 2012 Perşembe


TAMAMLIYORUM HAYATIMI DÜŞERKEN SENİN KOLLARINA…

Neresinden baksam
Ne yana dönsem
Sağıma
Soluma
Nereye bakarsam bakayım!
Hep sen mi çıkarsın karşıma?
Çıkacak bir kapım kalmadı
Gidilecek ne de evim!
Başıboş
Başıbozuk
Bir adamım artık!
Korkunun yüzünü gördüm
Endişenin korkaklığını hissettim sen yokken
Özlemenin anlamımı henüz öğrenememişim
Sen yokken
Onu anladım
Dokunuşların sıcaklığını henüz kavrayamamışım
Sen yokken
Buralarda susturuldum
Sen uzaklardayken
Ruhum da bir sıkkınlık vardı
Sen bana uzaklardayken,aşkımızı fısıldarken
Bağlanmış ellerim
Sana ulaşamıyorum
Dağlamışlar her yerimi
Sana varamıyorum
Koşuyorum
Koşuyorum
Duruyorum
Duruluyorum
Sonra yeniden olanca hızımla düşüyorum kollarına
Kovuyorum bütün eksikliklerimi
Tamamlıyorum hayatımı düşerken senin yollarına…
                                                                                   Ewren


4 Temmuz 2012 Çarşamba


ACIYOR RUHUMUN ETLERİ…

Öyle çok acıyor ki ruhumun etleri
Büzüşmüş olan bedenimin parçaları
Parça parça olmuşlar
Her yere dağılmışlar
Yaralarım daha bir derinleşti
Kanaya kanaya bütün vücudumu kaplamışlar
Kül yok
Duman yok
Ama hayallerim yandı
Mevsimlerin olmadığı düz bir dünya vardı
İçinde hala aynı tını
O dünyanın adı aşktı
Ve hep öyle kaldı…
                                    Ewren

10 Haziran 2012 Pazar

AYNI SOKAK LAMBASININ ALTINDA UYUYAKALIYORUM

Yetiyor
Aynı şehirde
Nefes almak
Aynı sokakları arşınlamak
Aynı mekanları gezip
Aynı kafe de oturmak
O gecenin karanlığında
Aynı sokak lambasının altında uyuyakalmak
Yetiyor
Sonbahar da
Sokaklar yaprak dolunca
Yeryüzü rengi yaprakların rengini aldığında
Uyanmak
Yetiyor bana
Hak etmiyorum ayrılığı
Seni böyle delicesine
Ahmakça
Ama daha çok kahramanca
Kalbime doldurmuşken
Hak etmedim ayrılığı
Şehrim seni sorarken
Ne diyeceğimi bilemiyorum
Yalanıma bir çıkış yolu bulamıyorum
Gücüm yetmiyor bu çıkmazlara
Ellerim titriyor bu yaz sıcağında
Dolduruyorum seni kalbime
Karışık duygularıma bürünüp
O gecenin karanlığına tekrar giriyorum
Aynı sokak lambasının altında seni düşünerek
Düşlerime kapılarak
Yeniden uyuyakalıyorum…
                                               Ewren

1 Haziran 2012 Cuma


HEM UYANIK HEM UYUYUNCA…

Dayanılmaz sarsıntılarımdır ruhumdan süzülen gözyaşlarım
Silkelendikçe
Küllüklerden dökülürcesine
Damla damla akar bedenime savrulan rüzgarlarım
Akşamlar sessiz
Geceler derin bir uykusuzluk hali
Uyanıkken bile çıkamadığım
Uyurken bile ayılamadığım bir rüya sanki
Biliyorum
Yanlış yoldayım
Yanlışları olan,yolunda gitmeyen bir adamdım
Hala aynı adamım
Öyle savunmasızım ki
Her darbeye açık kalbim
Zaten kabullendim
Yitip giden bedenim olacak
Ruhum nerelere!
Belki de sonsuzluğa uçacak
Yanımda kal!
Ruhum sessiz durur,söz!
Ruhun yanımda kaldıkça
Kalbimde kal!
Bedenim yanında uzandıkça!
Böyle
Boylu boyunca
Hem uyanıkken
Hem uyuyunca…
                                    Ewren

15 Nisan 2012 Pazar


RUHUMUZ SONSUZLUKTA MI?...

Korkmak mı?
Hiçbir zaman
Yıkılıp kaçmak mı?
Yere kapaklanıp
Yüzüm gözüm kan revan içindeyken
Orada bırakmak mı bu zalim dünyanın kasvetini
Asıl kıyamet?
Sinir oluyorum bu alemin açmazlarına
Sorunsallarına
Ve bir çözüm getirememek bu saçmalıklara
Elimden gelse ben düzelteceğim bu evreni
Vücudumdaki tüm kaslarımın enerjilerini
Harcayacağım
Yorulacağım belki de
Bitkinlikten öleceğim
Ruhum sonsuzluğa katılacak
Ben ölünce
Sahi ya!
Biz ölünce
Ruhumuz sonsuzluğa mı katılır?
Sonsuzluk ruhumuza mı?...
                                               Ewren

31 Mart 2012 Cumartesi


SİYAH BEYAZ EVİM...

‘’birşey özlemem gerekiyorsa seni özlerdim’’ derdim
Bana sorduğunda özlemenin anlamını en esaret dolu akşamların
En acımasız yarınların peşinden giderken
Ve kovaladıkça kaçan,beni arkasından sürdüren umutların gerisindeyken
Doğal afetler geçirdiğimde içimde
Yangınlar,seller,depremler üsütmden,bedenimden geçtiğinde
Hasret tipisine kapıldığımı anlıyorum
Vuslatlar girdabına düştüğümde
Umutsuzluk fırtınasına girip
Kavrıyorum bir sevdanın gözlerine esir düştüğümde
Oryantal havası benim takıldığım,gönlümün takıldığı
Ne çalsalar ben oynarım gibi geliyor
Daha doğrusu kalbim,yüreğim ne yöne gitseniz gelir gibi bekliyor
Bu şehir bana dar geliyor daha doğrusu
Daha geniş,daha ferah bir mekana taşınmanın vakti
Olmalı taşındığım mekanda sessizliğin uğultusu
Ben o kulağıma çalınan uğultularla yazmaya başlamalıyım
Öfkenin ve umudun adını mavi üstüne beyaz çizgili sayfama
Beni ellerden saymayan komşularım olmalı
Ben bas bas bağırmaya başladığımda şiirlerimi
Kapımı çalıp şikayetçi olmayacak arkadaşlarım bulunmalı
Bir fotoğraftı benim çizdiğim tablolarıma bir ressam misali
Umudun resmi
Umutsuzluğun kapkara tablosu evimin duvarında
Evim bir siyah bir beyaz boya ile kaplı
Hep hatırlatsın diye boyadım
Umudu ve umutsuzluğu anımsatsın diye
Elimdeki fırçayla bedenimin yarısını beyaza
Yarısını siyaha boyadığımda
Benimkisi hüküm giymiş hayaller
Kalemi kırılmış öfkeli ve kırgın bedenlerin sesi
Ben o bedenlerin kalemiyim
Kalemimden damlar onların kanları ve gözyaşları
Ne parmaklıklar
Ne esaret zincirleri
Ne de gardiyanların bitmek tükenmek bilmeyen işkenceleri
Zorla bir sevda tüketilir mi?
Sen ne kadar zulmetsende,ne kadar öldürsende
Öbür dünyada iki elim yakanda olur
Bakma sana ‘’canım’’ dediğime
Sen benim hasmım,kanlım
Umutsuzluk benim en acımasız düşmanım
Çirkin bir inancım
Bitmek tükenmek bilmeyen bir sabrım var benim
Hadi bakalım
Kovalamaca son hızıyla devam etsin
Sen kaçmalarda,ben senin peşinde
Unutma!
Çapraz giden her çizgi
Elbet birgün kesişir bir yerde...
                                                           Ewren

HANGİ KUYTU KÖŞE?...

Köprüden geçerken bir usulca
Adımlarım yavaş gidiyordu ben hızlandırdım
Sana kavuşmak için
Lakin yerini kaybetmişim
Bu şehirde hangi kuytu köşedesin?...
                                                           Ewren



İKİ GÖLGE...

Gölgeler konuşmaz mı sanıyorsun?
Ben hala senin gölgeni taşıyorum
Taşıdıkça yoruluyorum
İki gölgeyi aynı beden de hapsetmek o kadar zor ki!...
                                                                                  Ewren







KAÇ İKİNDİ YAĞIŞLARI?...

Adresim hala aynı
Şehrin en işlek caddesi üzerinde
Üçüncü kaldırım,numarası ben
Kaç ikindi yağışları geçti üstümden
Kaç mevsim
Kaç bahar
Kaç sensiz akşam geçirdim
Kaç gece gelmeni bekleyip
Ay’ın aydınlattığı yollar gözümü dikip
Ay’ın parıltıları arasında görünüp
Güllerle bezenip gelmeni bekledim
Ve sonra hayalkırıklığı
Lambaların aydınlattığı sokağıma bakıp
Kalbimden,sevdam için dönmeni istedim...
                                                                       Ewren



ACIMASIZ CELLAD...

İlmiği taktın boynuma cellad!
Altıma da bir sandalye koyup,itmeye hazırlanıyorsun
Son isteğimi bile sormaya lüzum görmüyorsun
Nedir bu acelecilik!
Benim gibi bir sevda insanına
Haksızlık etmiyor musun bir düşün uzun uzadıya?
Düşündükçe anlayacaksın
Bir sevda insanı nasıl olur da!
Bir idama böyle gülerek gittiğini...
                                                           Ewren

ARSIZ HIRSIZ...

Dün gece evindeydim haberin yok mu?
Sevgi hırsızlığına soyundum bunca yaşanandan sonra
Evinin penceresine şükranlarımı bildireyim dedim
O kadar çok evine girme planlarıma yardımcı oldu ki bilemezsin
Girdiğinde kapından öyle bir rüzgar vurdu ki yüzüme anlatamazsın
Senin sevgin,sevdandı suratıma bir tufan gibi çarpan
Ürktüm ama mutluydum
Simama vuran,beni yerden yere savuran sevdanın yangınıyla
Adımlarımı korka korka attım evinin koridorlarında
Ve salonda,
Oturduğun kanepeye dokunmaya kıyamıyorum
O sihirli dizelerini kağıda döktüğün masayı ellemeye utanıyorum
Hele o yorulduğunda kendini bıraktığın,uykuya daldığın koltuğa
Hayretle,şaşkın şaşkın bakıyorum
Etraf zifiri karanlıkta
Benim gözlerimde ise senin sevdanın aydınlığıyla parlayan bir ay var
Bu gecenin en geç yarısında
Ezberlenmiş bütün koridorları seninle geçirdiğim zamanlarda
Ve odanın önünde
Kapıyı aşina olduğum usul bir hareketle
Ve çok sevdiğim sevdan ile birlikte açıyorum
Senin bu evin karanlığında aydınlanmanı beklerken
Hala oda karanlıkta
Ve beni alıyor bir telaş
Odanın elektrik düğmesini bulana kadar koptu kıyametim
Ve bir elektrik akımı geçti telden,oda aydınlandı
Yoksun,
Bomboş her zaman seni hayal ettiğim mekan
Ve sadece yoksul bir rüyaydı,bana ait
Bana dair bir sevda masalıydı...
                                                           Ewren
 

HANGİ YABANCI ‘’EL’’ DESİN?...

Kim bilir?
Hangi bildiğim,aşina olduğum gözlerin içindesin?
Ben nefesimi tutarken bu gecenin
En derin
Ve en keskin sessizliğinde
Kim bilir?,ellerin ellerinde
Hangi yabancı eldesin?...
                                               Ewren                                                                       





BOYNUMA BAĞLANAN SEVDA KİLTELERİ...

Yurtsuz bir telaş ve gide gide bitmeyen bir yürüyüş
Ve alınıp satılan bir zamanla gelen dudaklarıma
Hasretle bezenmiş bir gülüş
Tebessümler boşa gidince
Yılların beni yıkan gecesinde
Bir tuhaf sahiplik hissi bu dünya içerisinde
Şiirlerimin kendi ekseninde
Elips gibi dönen bir kısırdöngü sadece yaşanan
Işıkları çekerken bedenim merkez olduğunda
Gökyüzündeki yıldızları,Ay’ı çekmeyi deneyecek cesaretim yokken
Güneşi koynuma doldurduğumda
Ve gelen ayaz esintilerini tenime eklediğimde sen yokken
Bilemezsin
Üşüyerek geçirilen geceleri
Kaderle,kedere her ikisine isyan içindeyken
Tutunmayı beceremedim yıldızlara
Hızlıca irtifa kaybetmenin ne olduğunu
Yok,yok bilemezsin hiçbirini kendin yokken yanımda
Gülüşlerimi gördün sadece
İçinde gizlenen çocuğu göremedin
Ağlamaktan biçare düşmüştü oysa
Görmeyi öğrenemedin
Bakmak
Sen sadece bakıyordun,görmek mi?
O olguyu hiç bilmiyordun
Aynaya bakmaya bakıyordun ama
Ruhunu seçemiyordun,benim gözlerimi aynaya ödünç verdiğimde
Oysa ayna emindi
‘’görecek’’ diyordu ‘’merak etme’’ diye beni yatıştırıyordu
Ne kadar yanılmış ve aldatılmışım
İçindeki sese kulak vermeden çıktın gönlümden
O tenin kafesindeki kalbin atmasını hissemeden
Koşa koşa değil,yürüyerek yayan gittin bedenimden
Avuçlarken yüzümü
Ellerini pamukların yerine kuyduğunu eminim hatırlamıyorsundur
Ama olsun!
Eğer bu benim amansız savaşımsa
Hiçkimseyi karıştırmadan halletmeliyim kendi kan davamı
Kanı kanla değil benim intikamım
Kanı sevdamla temizlemek
Ve temizlediğim yaraya tuz ekmek,yakmak ve sonra dindirmek acıyı
Derman olmak herşeye belki de
Kollarımda derman kalmadığını bile bile
Yüklüyorsun,çok uzaklara götürmemi bekliyorsun
Boynuma acımasızca bağlanan sevda kiltelerini
Kolaysa sen yap diyesim geliyor,ama nerdesin hala bilmiyorum,bilmiyorsun...
                                                                                                                                Ewren

BEDENLERİMİZ YARA BERE İÇİNDE AMA,YA SEVDAMIZ!...

Yaza yaza
Kaza kaza
Göme göme aynı sevdayı
Yakapaça
Bir yemin,bir duayı aynı kalbe hapsetmek
Ve renkleri istemek bu beyaz tayfın içinde sarhoşça
Sabretmek nereye kadar ama!
Çıkmaz bir sokakta mı bitecek bu bahar kokan sevda?
Hasret ayazlarını çeke çeke mi isyan ettirecek alınyazım?
Her sabah güneşin doğuşuyla doluyor içime
Hiçbir zaman nedenini bilemediğim
Ve bir o kadar da merak ettiğim kişinin ışıktan aynayan vuran sureti
Güneşin batışıyla ağlayarak gidiyor yüreğimden
O suret aynamdan
‘’gitme’’ diyorum ama nafile
Gidiyor tek damlayla gözlerinde
Aynam artık hep ıslak,yaş
Ne kadar elimle silsem beni engelliyor o suret
Gözleriyle ‘’dokunma yüzüme’’ diyor gözlerime
Ve bende çekiyorum parmaklarımı onun yüzünden
Hiçbir zaman o soruyu soracak cesaretim olmadı
‘’sen kimsin’’ diyemedim
Bana arda kalan,kırıntılarını bırakan giderken
Eskimiş sevda sebebinden
Bir günah mı işlemiştim acaba bilmeden?
Hep suskun,biçare bakıyor suret aynamda
Cevapsız,gözlerimin irislerine hiç cevabını bilemediğim mesajlar yolluyor
‘’daha fazla üzme beni’’ diyorum her gece
Sanki ‘’ben seninle doğdum ve seninle öleceğim’’ diyor gibi oluyor
Her yüzümü ona çevirdiğimde
Kovamadım ne yaptıysam
Yanıtı bende mi bilmiyorum bu soruların?
Galibi yok galiba bu savaşın
Her berabere bitiyor
Çok yara veriyoruz belki de birbirimize
Ve hiç haberimiz olmuyor aldığımız bu yaralardan
Belki de sevdamıza dokunmadığı içindir
Bedenlerimiz yara bere içinde ama ya sevdamız?
O hiç yara almadı
Ve acı ama gerçek birşey var bugün
O malum sureti göremedim bu sabah aynamda
Gitmişti hiçbir sebep yokken
Soruları bende bırakmıştı,cevapları kendinde
Artık resimlerde kaldı parmak izlerim
Ve resimlere baka baka hatayı arıyorum kendimde...  
                                                                                      Ewren

AYNI CEZAEVİNDE,AYNI CEZADAN YATAN,AYNI RANZALARI PAYLAŞANLAR...

Yanık tenli bütün bildiğim kapkara odalar
Pamuk ipliğine bağlı geçtiğim koridorlar
Denizler rüzgarın serinliğinde
Islak ve hafif meşrep bütün bileceğim bembeyaz sevdalar
Sahil boyu yüründüğünde
Varılacak tepenin ardı düşünülür
Uçurumlar konuşulur
Kenarında bir gül bulunur
Nadiren görülür
Koparılmak en büyük umutsuzluk
Sürgün şimdi bütün bildiğimiz esaret zincirleri
Unutturulmak istenir gardiyanların işkenceleri
Koğuş arkadaşlarımı bile tanımıyorum ne garip!
Aynı cezaevinde aynı cezadan yatan ve aynı ranzaları paylaşan
Sevda mahkumları
Kalplerimiz sarhoş,divane
Gidiyoruz hiçbirmizin bilmediği bir yere
Kollarımızda,ellerimizde sevda prangaları...
                                                                       Ewren
 
 

YATIŞLARIM...

O uzun yatışlarım var ya!
Hani ölü insanlar gibi
Hep istedim
Birgün rüyadayken ölmeyi...
                                               Ewren



BUZ GİBİ BİR NEŞTER DARBESİ...

Buz gibi bir neşter darbesiyle yarıldı bedenim
Beynimi değiştireceklermiş
Fikirlerimi sileceklermiş
Yüreğimi çıkarıp
Toprağa gömecekler
Kalbim hep orda kalacakmış
Sendeleyerek geçirilen sevdalar
Bu kadar önemli miydi acaba?
Yüzü koyun düşerken damlalar
Yağmur yağmasa
Ne iyi olurdu dediğim zamanlarda
Hep taştı gönlümün gölleri
Çölleri suladı
Ama tohum yoktu ki!
Ama ne fark eder ki!
Önemli olan yeşermek değil ki!
Sadece taşmak içindeki
Kalıptan
Olanca hızımla kapıya dayandım
Ve belim çıplak kayıyor
Kapının üzerinde
Buza kesmiş vücudumun kürek kemikleri
Ve terliyorum
Ellerimde sevdanın isleri
Ve bir havluyla siliyorum terlerimi
Yüreğim ağzımda
Ne idüğünü bilemediğim bir heyecan var
Biliyorum
Bir şarkı çalıyor kulak zarımda çınlayan
Dilim varmıyor çalmaya
O kadar güzel sözleri var ki!
İki dudağım birleşmiyor söylesin
Herkes sebeplensin diyesim gelmiyor...
                                                                       Ewren

İLLA AYNANIN KARŞISINDA BOĞUŞMAK MI LAZIM?...

İlla
Aynanın karşısına geçip
Yürek çarpıntıları ile boğuşmak mı lazım?
Tek pencereleri açıp
Diğerini kapalı tutmak mı gerekli?
Sırf her havanın oksijenini almamak için mi?
Ezgili bir kemanla uyanırken
Yarı uykulu
Yarı uyanıkken
Telefona cevap veremiyorum
Beni arama sevda!
Sabahları
Geceleri kapımı çal!
Geceler suskun,sessiz,çaresiz
Karanlık olur
Bilemem
Sevda nerden gelir?
Belki de sevdayı ben böyle severim
Belkisi fazla galiba
Ben sevdanın böyle derinden
Kederli
Gözyaşları ile
Ve sensiz gelmesini isterim
Seni ben bulmalıyım
Kalbim değil
Çünkü yüreğim benim değil
İçi çürümüş
Sadece kofu kalmış
Dıştan bakınca sert
Ama dokunsan paramparça olacak
Olabildiğince dağılacak bir ağaç
Zaten çakırkeyfim
Aslında keyifsizim
Kaçamıyorum kaderimden
Tanrı hep bana istediğimi veriyor
Ama çabucak
Bir çırpıda
Daha ne olduğunu anlamadan
Çekip alıyor
Yakalıyorum bazen tesadüfen
Ama yalnız tesadüfi
Gerisi onun kudretinde
Ve beni kaderin oyununa katıyor
Girdaba çekip öyle sindiriyor...
                                                           Ewren

YOLCU BEN YOLA ÇIKAN SEN...

Gölgelerin oyunu yeni baştan başlıyor
Bedenler sabitken
Gölgem peşinden sürükleniyor
Sırt üstü yattığın zaman tavana bakıyor musun?
Ve düşünüyor musun acaba geride kalan
Eskiye dönüşen gürültüleri?
Senin çıkardığın
Ve suçlunun sen olduğu kavgaları
Planların ortasında durup
Sonra kenara çekilmeleri becerebiliyor musun?
Ben yapamadım
Hala da yapamıyorum
Bazı şeyler yolundayken bile
Ben sorun çıkartıyorum
Yolcu ile yola çıkan arasındaki fark nedir sence?
Cevabın hazır mı bu soruya?
Ben yolcuyum
Sense yola çıkan herhangi biri
İşte aramızdaki tek fark bu
Ve bu fark ikimizi ayrı dünya yapacak kadar büyük
Ne garip!
İçimizde aslında cennet
Ve farksısız bir taştan
İkimizde sabitiz
Gözlerimiz bile ne sağda ne de solda
Ortanın ortasında
Evet ben bir yolcuyum
Ve yolcu yola çıkarken nereye gideceğini bilendir
Yola çıkan herhangi birisin sen
Ve yola çıkan herhangi biri nereye gideceğini bilemez
Öylece dolanır yolun ortasında
Ne doğu vardır onun için ne de batı
Ne kuzey ne de güney
Pusulasını şaşırmıştır
Oysa yolcu çantasını bile hazırlamıştır
İçi boştur çantanın
Ve içine yolda kalan umutlarını ve hayallerini koyar
Yola çıkan herhangi birinde de bir çanta vardır
Hınca hınç dolu bir çanta
Oysa anahtarını kaybetmiştir
Açamaz istese de
Benim çantam zaten boş
Senin ki ise,
Dolu olmasına rağmen
Sen açamadığın için bomboş zaten... 
                                                           Ewren

SEYR-Ü SEFERİMDE...

İçimi dışımla
Dışımı içimle kapladım
Dışarıyı içerime sığdırdım
Ay’ı evime misafir ettim
Yıldızları sundum ona
Güneşi hiç davet etmedim
Edemezdim de
Daha gündüz olmadı ki yüreğimde!
Daha geceyi yaşıyorum
Geceleri bitmedi ki bu seyr-ü seferimde...
                                                                       Ewren







BEYHUDE BİR KABADAYILIK...

Taş fallardayım
Ve kalp şeklindeki odalara kapatıldım
Kutulara koyuldum organlarımı ayırarak
Artık ben diye birşey yoktu
Yalnızca bedenimin etleriydi yaşayan
Ve birleştirmek basit ama bir o kadar da karmaşık bir olguydu
Saramıyorum
Sarıp sarmalayamıyorum
Ceketimin düğmelerini kırdım
İliklerimi yeniden yapıştırdım
Artık önümü ilikleyemiyorum senin karşında
Beyhude bir kabadayılık var artık ruhumda
Sende ise hala aynı meleksi ifade
Kazıya kazıya
Zarar verdim sana
Ama
Kazına kazına
Ölüverdim
Renklerin içindeydi beyaz tayf
Oysa ben hiç bulamadım o beyazlığı
Korkularım vardı eskiden sana dair
Şimdi yok
Silip attım bütün fotoğrafları
Şimdi sesim kısık
Kısılmış ses tellerim
Boğazım düğünlenmiş
Hem de hiç çözülmemesine...
                                               Ewren
 
 









BEN BİR SİMYACIYIM...

Olabildiğince yabancı bir mekandayım
Bir yapay denizin kenarında
Bir baraj gölünün karşısında
Tepede,bir bankın o soğuk hücrelerinde oturmaktayım
Karşımda karşı ki tepeler,ağaçlar ve yeşil doğa
Ve sonun bilemediğim bir su cenneti
Nereye baksam senin suretin oluşuyor
Etrafımda,bir caddenin ortasında oynayan çocuklar
Neşenin koynunda uçuşuyorlar
Bende ise onlara katılamamanın acısı
Bir zaman evden çıkıyorum
Ve yeni yabancılara açılıyorum
Yeni yüzler görünce seviniyor
Ama senin olmadığını düşününce buralarda
Bu sevinç uzun sürmüyor
Yerini etrafımı çepeçevre saran hüzne bırakıyor
Gözlerim pencere kenarına takılı kaldı
Panjurlarda birikti gözyaşlarım
Göle karıştı,yağan yağmura bulaştı
Bedenindem akan kan
Ve her yanım yamalı kaldı
Yattığım yeri yadırgadım dün gece
Dedikleri doğruymuş biliyor musun?
İnsan birşeye alışmaya görsün
Geriye kalan herşey yabancılaşırmış
Herşey aslında birşeydir
Ve bana göre herşey sensin
Oturduğum koltuk,yattığım kanepe
Önce üstüme örttüğüm yorgan,sonra vazgeçip
Bedenimi battaniyeye teslim ettiğim gece
Hep seni sordular
Bende cevap veremedim zaten
Öyle boş boş baktım sadece
Ve içerimde cevapsız kalan sorulara bir yenisi daha eklendi
İki gündür yağmur hiç durmadı
Oysa ben misafirdim burada
Güneşi beklerken,yağmur karşıladı beni
Sanki asıl mekanımdan uzaklaştığımı anlar gibiydi
‘’neden terkettin’’ diyordu bana
Hakverdim yağmura
Yalan söyleyemedim
Döneceğim yarın gerçek yaşantıma
Buralar çamurlu
Ve sensiz
Ağaçlar suskun
Saf görünüyor bütün sevdalar
Sana duyduğum sevda saftan da öte
Aslında ben bir simyacıyım
Yok yere bana kalan bütün sevdaları
Altın yaptım
Sevdalar kömürdü
Demirdi
Bakırdı
Bir iksirdi sihirli
Ben onları altına çevirdim
Tıpkı bir simyacı gibi
Yüzümde hala yaralar
Senden hatıra,senden bir işaret misali
Sanki gören bu işaretleri yaklaşmıyor bana
Billiyorlar ki bu kalbin bir sahibi
Bir bileni mevcut
Öyle çok özledim ki yatağımı,evimi
Tütüyorlar gözlerimde
Bir klasik ezgi
Bir karmaşık çizgi
Çeviriyorlar bazen yolumu
‘’yüreğinde’’ diyor asıl hazine
‘’aramaktan vazgeç’’ diyor
Bende dinliyorum onları
Ve bekliyorum
Kalbim elverdikçe
Dünya senin şarkını söylüyor artık
Senin izlerini taşıyorum
Taşıdıkça yorulmuyorum
Biliyorum ki
Sen gelince bu yükü omuzumdan kurtaracaksın
Bir tek bana kalacak ben
Ve benden ruhumu isteyeceksin
Ben çoktan sana ruhumu gönderdim
Gönderirken de
Bütün sensiz geçen günlerimi
Sana hediye ettim...
                                   Ewren
 
 

SENİ DÜŞÜNMEK BEYNİMİ SENLE UYUTAN...

Soysuz bir özlemdir sana karşı duyulan
Senin umutlarına mı bağlanayım?
Yoksa kendi umutsuzluğuma mı yanayım?
Her zaman tatil olan ömrümün
Boşa geçen zamanımın son demlerinde
Ne arkeolojik kazılar
Ne de bu çağın içinden çıkılmaz teorileri beni yoran
Beni yoran sensin
Seni düşünmek beynimi senle uyutan
Umurumda değil billiyor musun?
Peşine düştüğüm herşeyin benim olması
Yada başak tarlalarında çıkacak olan başakların sarı renkte doğması
Gökyüzünün açık havada berrak mavi
Yağmurlarda ise gri renkte oluşması
Ilgıt ılgıt seher vakti bir sevdanın kokusunu duymam
Hiçbirşey ifade etmiyor senle olmasam
Ne giyilen jilet gibi kıyafetler
Yada bedenime taktığım işaretler beni kemiren
Gelmeyişin beni kahreden
Beklemem,
Beklemekten yorulmam beni hasretliklere sevkeden
Ayrılıklar yara açarmış kalbinin tam ortasında
Biz hiç ayrılmadık ama
Zaten sen de hiç gelmemiştin
Ama doğumumda açılan o yara hiç kapanmadı
Bir sonbahar güneşiydin
Aydınlığına,kıvılcımlarına bakamıyordum
Beni ısıtan sendin bu sonbahar günlerinde
Ve bir kara delik içine çekti o güneşi
Milyarlarca ışık yılı uzağa götürdü peşine düşsemde
Nafileydi
Bütün son pişmanlıklar
Benim eserimdi her yapılan iltifatlar,itiraflar
Ve bu son kahroluş
Aradığım ve bulamadığım herşeye
Sınırsız,sonsuz bir denizdi açıldığımda teknemle
Gide gide bitirdim,sonuna vardım
Huzuru,mutluluğu beklediğim ve ulaştığım her noktada kavuşamadım
Durmuyordu dünya
Oysa
Ben durdurmayı denemiştim hiç haberim olmadan
Doğa
Tabiat kanunlarıydı bana öfkece karşı koyan
Kaçmakta buldum çareyi
Sözlerim ve gözlerim birbirine denk getiremedi
Hiç ummadığım yerde buldum seni
Mazinin küllerinde,mektuplarında
Her yazdığım hecenin atomlarında gördüm suretini
Neyse be gözbebeğim!
Zil zurna sarhoş olmadan vuralım kendimizi yollara
Karla kaplı,sulu sepken biçiminde yüzümüze vuralım sevdayı
Hiç olmazsa bizi paramparça eden sevdanın unutalım hasretini
Acısını...
                        Ewren
 

BENİMKİSİ FAKİR İNSANIN GÖRDÜĞÜ,ÖLÜM DÖŞEĞİNDEYKEN SON DÜŞÜ...

Alaca renginde göründü herşey gözüme
‘’sıla çekmek koymaz adama’’ diyor şarkının bir yerinde
Ben ne sılalar,ne hasretler gördüm geçirdim
Lakin bu hasretlik çok ağır geldi bana bu şehirde
Kırlara çıktım bugünün öğleninde
Altımda bisikletim
Çevirdikçe
Pedallar döndükçe
Arkamda bırakıyorum umutlarımı
Rüzgarın sesini duyuyorum alnımdan geçtiğinde
Yolun yokuşunu çok büyüttüm gözümde
Göz açıp kapayıncaya kadar çıktım yokuşu
Ayaklarımda derman kalmadığını bile bile
Tekrar yollar düştüm arkamda hayallerimle
Ama nasılsa yorulmuşum
Durduruyorum,beni bir diyardan bir başkasına götüren
Beni hasretliklere sevk eden
Ve ilk defa ben acımasızca
‘’yüreğinin götürdüğü yere git’’ diye direten
Bisikletimden,
Çıkarıyorum cüzdanımı,telefon numaraları gözüme takılıyor
Bankın bir köşesinde
Eskileri kafamda yad ede ede
Çıkıyorum bu dünyadan
Hatıralarıma giriyor kalbim benden habersizce
Bende izin verdim bugün umutlarıma,hayallerime
Girebilirler bugün düşlerime
Ama bana söz vermeliler
Eski defterleri karıştırmayacaklar
Mesela
Baharları göstermeyecekler
Karanfilleri,gülleri
Kardelenleri
Karzantem çiçeklerini anlatmayacaklar
Ayazları hissettirmeden
Camımdaki buğuları silmeden
Adın yazılı olan duvarlarıma dokunmadan
Sevdayı göstermeliler,yüreğimde sevda olmadan
Ne bileyim!
Aklınıza gelecek her türlü sevda objesini
Bana hissetmemelerini istiyorum
Ne kadar zor olduğunu bende biliyorum
Sevdayı anlatacak tek şey var benim için
Boynumdaki kolyem
Taktığım bileklik
Ve yüreğimde yarım kalan şiirlerin
Tamamlanmamış sözleri,heceleri
Ve kırık dökük bir sevdanın adı
Farkında mısın?
Çok ‘’sevda’’ dedim bu satırların içinde
Sevdanın anlamını yitirdim tekrarlaya tekrarlaya aynı sözcüğü
Benimkisi fakir bir sevda insanının
Ölüm döşeğindeyken gördüğü son düşü...
                                                                       Ewren

KAYIP İLANI...

Yeis ile sallanan bir ağaç var evimin arkasında
Bahçenin ortasında koskoca bir çınar,bir asırı devirmiş
Görmüş geçirmiş yüzyılın sevdalarını
Nice sevda insanları altında serinlemiş güneşin kavuruculu
Tam tepedeyken
Yada herhangi bir yaz gecesi mehtaba çıkmışlar dudaklarıyla
Ay dolunay iken
Ben evimi öyle yaptırdım ki,
Tek bir penceresi var ve pencerem,gönül pencerem
Koskoca bir çınara açılıyor kalbimin bütün pencereleri kapalıyken
Evim gölün en uçsuz bucaksız,en sapak ve en bilinmeyen köşesinde
Gecenin bilmem hangi saatinde
Yelkovan ve akrebin takip edemediğim tik-taklarını çözemeden
Kendimi gölün kenarında buluyorum
Çırılçıplak
Doğduğum gibi annemden giriyorum suya avucumda umutlarım
Ellerimde hiçbir umudum yokken
Suratım olabildiğince asık
Karanlığın ortasında sevdalarım
Yeniden doğacağımı farz ede ede kendimi göle bırakıyorum
Anılarımı depreştirip
Yitip giden sevdalarımı gölün derinine gömüp
Nefessiz kalıyorum ciğerlerim elverdikçe
Ve yeniden doğuyorum ellerimde,avuçlarımda hayallerim olmadan
Sudan çıkınca bedenimi alıyor bir titreme
Yanlış anlama!
Havanın soğukluğundan değil
Yeniden doğduğumdan,sıfırdan başladığımdan
Anlayacağın!
Umutlarımı yeniden yeşerteceğimden üşüyorum
Ağaçların dallarını kendime korunak yapıp yerlere serpiyorum
Ve üzerlerine seriliyorum bu yaz gecesinde
Ve seni düşünüyorum,senin beni terkedip gittiğinde
Beynime bir kurşun misali giren son sözlerini
Şimdi koskoca evde bir ben varım bir de hatıraların
Sen olmayınca bu koskoca ev dar gelir bana
Her gece evin odalarını dolaşmaktan usandım artık
Her kapı vuruluşunda
Her telefon çalınışında
Telaşlanıp koşturmaktn yoruldum artık
Dönmeyeceksen,bir haber vermen yeterliydi
Hiç olmazsa kendimi gazetelere ‘’mecnun’’ ilan ettirmez
‘’leyla’’mı arıyorum? diye zayi yazısı vermez
Bulanların insanlık namına kalbime başvurmalarını istemezdim...
                                                                                                          Ewren

GÖNLÜMDEN GÖNLÜNE BİR YOL OLUYOR MU YAZDIKLARIM?...

Katıksız bir ruha bürünmek varken
Anlamsız bir ölüm korkusuyla hayata bir çerçeveden bakmak niye?
Gerçi boş bir sahilde
Kumdan kale yapmak
Ne kadar fayda sağlar ki bedene?
Diye varsayarken
Yolcu olup herhangi bir trenin kompartımanında
Sonu olmayan bir yola
Yorgun bir kalple çıkmayı
Ne kadar doğru sayabilirim!
Yas tutmak bana yakışan mı?
Yada ardından çaresizce ağlamak sevdamdan mı?
Hala çözemedim
Bir kahve dolduruyorum her gece fincanıma
Evimin bütün ışıklarını söndürüp
Kırmızı koltuğuma kurulup masa başına
Kendimce döktürüyorum
İçimdeki,beynimdeki sevda kurtlarını beyaz sayfama
Sana ulaşıyor mu?
Gönlümden gönlüne bir yol oluyor mu yazdıklarım?
Sana sormaya cesaret edemiyorum
Anlatmıyor mu acaba sana?
Bana boş gelen bakışlarım hiçbirşey
Bir salıncak kuruyorum her gece rüyalarımın birinde
Seni sallamaya başlıyorum çınar ağacının o serin gölgesinde
Bazen de denizlerin içinde
Bir gemi çıkıyor karşımıza
Önce seni çekiyor geminin hayaleti
Tam beni de almasını beklerken suyun derininde
Sırılsıklam bir beden karşılıyor beni yatağımda
Kalbimde seninle olamamanın o rüyada hasreti
Bilsen neler çekiyorum sevgisizken bu evrende!
Şeytana uyup
Gökyüzünde geceleri çıkan yıldızları uyutup
Ay’ıda yüreğime kondurup
Öyle dolaşıyorum her gece yaban gelen bu şehirde
Bir dilenci kral karşılıyor beni çıkmaz bir sokakta
Sarayına davet ediyor
Evinde ne bir ekmek
Ne de bir su
Bir dolu sevda tası önüme koyuyor
İçmemi istiyor
Bir dikişte bitirdiğimi hatırlıyorum sadece
Sonrası benim bile bilmediğim kapkara bir kuyu
Düşerken kuyuya bağırışımı duyanlar arkamdan atlıyorlar
Atlayanın ‘’ben’’ olduğumu bile bile
Sözlerin kimsenin umurumda olmadığı bir dünyadayız hepimiz
Önümüzde hayat kavgası ile dolu bir sofra
Acımasızca yol alıyoruz hiç bilmediğimiz bir yolda
Hele bir esince ayrılık yeli
Değmeyin kimsenin tenine
Bin ah!işitirsiniz bir dokununca
Ağlamayı bir çözüm zannederek
Her gece uykularımıza kabuslar getirerek
Kurtuluruz esen ayrılık yelinden umarsızca
En maço esprilere bile gülmeye kalkışırız
Ağlanacak halimize gülmeye başlarız
İşte insan doğası
Ne kadar yazık!
Büyülü gecelerde
Düşen meteorları sihirlerin sözcüğü
Gördüğümüz düşü
Gerçek farzetmeye başladım
Seni ecel alıp
Azrail görünmeye başlayınca gözlerinin önünde
Ben olmak isterim yanında,yatağının baş ucunda
Okuyacağım dualar olsaydı dilimde
‘’sana ihtiyacım var,gitme’’ diyebilseydim dudaklarımla
Daha çok var biliyorum bunları yapmaya
Benimkisi hayallerin ütopyası
Seninle geçireceğim
Belki de geçiremeyeceğim yaşamın
Bana yansıyan aynası
Herşey zamana bağlı bir kum falı
Fal açmaktan yorulmak mı?
Benim hayatım hayellerimle,umutlarımla dolu
Ve biliyorum hala
Ne hayal ne de umut beni yaşatan!
Beni yaşama iten
Sensin
Senin dostluğun
Dönüp dolaşıp
Aklımı başıma alamayıp
Bana haram geceleri sığınıp
Semaya çıkmak isterdim
Olur da birgün sen çıkarsan semaya
Bana haber verir misin?
Utanmaya başladım yazmaktan
Sırlarımı dökmeye
İçimde kalan son sevda tozlarını silkelemeye
Çekinmeye alışamadım
Yani anlayacağın,kısaca güzelim!
Bana yaban gelen bu şehirde
Hasretinle barışamadım...                 
                                          Ewren
                       

AKLAR KARALARI AKLARKEN...

Dönüşümlü dövüşmüştük sokak lambasının gölgesinde
Ve şike vardı her hareketimizde
Danışıklı dövüştü bizimkisi
Sivri sözlerim yerlere savruluyordu
Yeni ekilmiş ağacın dalları gibi
Yerden yere vuruyordum kendimi
Siyah ruhlar içimde hapsolmuştu
Renk tayfının diğer renkleri neredeydi?
Yağmurluğumu giymiştim
Yağmura vurmuştum bedenimi
Ve olanca hızımla koşuyordum
Koşarken düşünüyordum gelecek olan geleceğimi
Saçlarımda ıslaklıklar
Ve vücudumdan akan yağmur taneleri
Dedim ya!
Ben yağmuru sevmiştim
Güneş ışıklarını serpiştiriyordu yeryüzüne
Ve ışıltılar gözümü alıyordu
Bulutlar mavimsi
Gökyüzü ufkumun çizgisindeydi
Sessizliğe boğulmak
Ve kaybolmak dünya denen yerde
Habersiz kalmak
Doğanın devasa kudretinden
Ve bir kapalı odaya kapatılmak
Tesadüf mü herşey?
Yoksa herşeyin bir zamanı ve sırası mı var?
Kader denen muamma nerede yazılı?
Yada hep benim olan bu acıyı
Nereden aldım?
Aklar karaları aklarken
Ve temizlerken pisliklerimi
Kendime geliyordum
Belki de özlüyordum seni
Yada dilimle söyleyemediğim cümleyi söylemek istiyordum
‘’belki seni ölesiye seviyordum’’
Bilmiyorum
Belki de bilmek istemiyorum
Bana gelmesini istiyorum cevapların
Soruların hep sende kalmasını
Yüzüme hergün su vuruyorum sabahları
Gözlerimde hafif bir kanlanma
Belki de uykusuzluğun neticesi
Aslında
Her sabah sana kavuşmayı dileye dileye
Doğduruyorum günü
Öyle başlıyorum
İsminle çıkıyordum yola
Adımlarımı adını söyleye söyleye
Kültablaları boş
Ve ben cam bir masanın önünde oturmuşum
Yüzüm cam masanın hücrelerinde gizli
Nerdeyim ben?
Dünya denen merkeziyetli çerçevede
Neresinde gizliyim?
Kelebekleri artık göremiyorum
Uçmayı unuttular mı?
Ne dersin?
Yada benim uçmamı mı bekliyorlar?
Ruhum zaten uçuyor gökyüzünde
Bulutlarla beraber sana geliyor
Bedenimse benimle
Sadece
Taşıyor et parçasını bir yerden
Bir kentten
Başka bir kente
Ve ben daha alışamadım
Sessizliğin ağır yükü altında ezilmeye...
                                                                       Ewren

TAHTA MERDİVENLERİN GICIRTILARI...

Ellerimle dokunmak istediğim sulara dokunamadım
Ellerini bana ödünç versen de dokunsam
Yada
Gözlerimle bakmaya tenezzül edemediğim elamsı gözlere bakamadım
Gözlerini bana geri ver
Nasıl da özledim kokunu
Başka yerlerde arıyordum
Aradıkça bulamıyorum
Bulamadıkça
Bunalıyor
Depresyonun sınırına takılıyorum
Beynim benden uzaklara dalıyor
Bir ses,bir seda bekliyorum
Konuşulmuyor tümceler
Havada dolaşmıyor heceler
Sokaklar suskunluğunun koynunda
Bense
Ne olduğunu bilemediğim bir umudun peşindeyim
Nasıl yakalarım?
Bana bir yol göstersen
Merdivenler var önümde
Odana çıkan cinsinden
Ayaklarım yerden kesiliyor
Adımlarımı ürke ürke atıyorum
Acaba uyandırır mıyım seni diye korkuyorum?
Tahta merdivenlerin gıcırtıları
Ve koridorda yanan loş ışıklar yüzümü aydınlatıyor
Oysa ben karanlıkta yürüyorum
Gözlerim ışığı algılıyor
Ama beynime iletemiyor
İzin vermiyorum
Kapının önüne geliyorum
Yavaş yavaş
Usulca açıyorum
Olanca gücümle kapı koluna asılıyorum
Yatağında görüyorum seni
Ve,
Panik içinde kalktım uykumdan
Terlemişti bedenim
Ne yapsaydım şimdi?
Bir akıl ver bana
Düşünmeyeyim mi seni?
Kim olduğunu bilmeden mi?
Devam etsem yaşam denen kaygılarıma
Sigara içmiyorum
Ama nikotin dolu ciğerlerim
Belki de aşkın yerini dünyanın sahtekarlıkları almıştır
Yada
Geçen yılların yorgunluğu
Yüzüme yansımıştır
Kalp atışlarımı sana ayarlıya ayarlıya
Düşüyordum
Ayaklarımın yorgunluğuna aldırmadan
Bir an kurtuluyordum esaret zincirinden
Ve rüyalara dalıyordum
Sen misin?
Bilemiyorum ama
Her rüyamda
Bir insan sülieti geliyor gözlerimin önüne
Böyle
Sanki bir buzlu cam var
Ve puslu görüyordum her yanı
Sonra bir tren geçiyor rayların üzerinden
Seni görene kadar camdan
Kaybediyorum
Önünde durduğun pencereni
Yüz ifadeni görüyor muyum?
Bilemiyorum
Belki bunu da bilmek istemiyorum
Yer değiştirmek istiyorum
Ama yer yok
Yaşam denen ‘’otobüs’’ün içinde
Son yolcu olmaya çalışıyorum
‘’aşık olmalısın’’ diyorlar
Ve beni almıyorlar ‘’otobüs’’ün içine
Bilmiyorum işte
Nereden gelip nereye gideceğimi
Yada
Seni sevip sevmediğimi...
                                               Ewren
 



ÖLMEK ÜZEREYKEN...

Darağacında
İdam sehpasında
Son isteğimi sordular
‘’ona gitmek’’ dedim
‘’nerede’’ diye sordular
‘’mezarda’’ dedim
‘’ne’’ diye sordular
‘’umutlarım’’ dedim...
                                   Ewren

TOPLA SEVDA TOMURCUKLARINI...

Gel de al artık!
Bende kalan hasretleri
Topla üzerimde,bedenimde taşıdığım çiçekleri
Topla ki,yeniden yeşersin sevda tomurcukları
Yeniden açsınlar tenimin üzerinde
Adımını attığın her yolun ardına çiçekler biter
Ben o çiçekleri tenimin üzerine
Ekmek isterdim...
                                   Ewren

TAVANDAN HAYAT SULARIM DAMLIYORDU...

Yıldızlarımı yakarken içime sinen kokuları ile birlikte
Beni hem öldüren hem de hayata bağlayan yanlarım vardı
Bambaşka birşey benim istediğim
Uyuklarken
Koynunda görmek istediğim düşlerim vardı
Gördüm
Seni gördüm
Kendimi gördüm
Yalnızlığımı sana emanet ediyordum
Ve çekip gidiyordum senle beraber
Tavandan hayat sularım damlıyordu
Dolduruyordum avuçlarıma
Hem sana içiyordum
Hem de kendime
Ölüm bizi ayırana dek susuz kalıyorduk
Hani bir aynam vardı
Seni davet ettiğim
İçinde,aynanın içinde bir okyanusum vardı
Masmavi
Ve ben bir sandal da yaşıyordum
Benimkisi kırmızı olanı aramaktı
Ve sendin o kırmızı
Hem de kalbimin renginde
Kıpkırmızı...
                        Ewren
 
 











ELLERİN YETER,IŞIĞIM OLURLAR...

Camları açık unutmuşum
İçeriyi sabahın kokusu sarmış
Ve üşümüşüm
Yağan çiğlerin yüzünden
Bütün bu sabahların bir anlamı olmalı
Ve beni ateşinle yakmalı
Bedelini ödemeliyim geçen sensiz günlerin
İz’ine ihtiyacım var
Vücuduma dokun
Ellerin yeter
Işığım olurlar
Sen benim ışığım
Suyum,ateşim
İçimdeki yangınsın
Ve ellerinin izi
Bedenimde kalsın
Hiç silinmemecesine...
                                   Ewren
 
 

BEYNİM TERLİYOR,ANLAMAYA YETMİYOR BU ALEMİ...

Tam bu mevsimi andırıyordu
Ve
Tam anlamıyla yakalıyordu ellerim havanın oksijenlerini
Soluyordu
Yada
Nefes alıyordu ruhum
İçine düştüğüm dipsizliğe
Bir taban oluyordu
Oluveriyordu
Eskilerim mi kaldı?
Yada
Yeniliklerim mi yenildiğim?
Hem yaşattığım
Hem de öldürürcesine öldürdüğüm
Bir kör düğümüm
Nedir bu akıl almaz dünyanın zalimliği?
Merhamet nerelerde boş geziyor?
Hoşgörü kimlerin kalbinde ezildi?
Affetmek bulunmaz bir erdem mi artık?
Duygular yok
Saçma bir dünyada yaşıyorum
Öfkemi söyleyemediğim
Adaletsizliğe dur diyemediğim
Ve insanlığın yok olduğu bir dünyada dolanıyorum
Hikayem
Senin ki gibi
Yada
Herkes gibi
Ölüm bir son mu?
Yada
Bir başlangıç hem de en tazesinden
Beynim terliyor
Anlamaya yetmiyor bu alemi
İçindeki
Gizemi...
                        Ewren
 

KANLA YIKANMIŞ BİR YERYÜZÜNDE SAVAŞIYORUM...

Bulutların ötesidir gittiğim
Beyazlara bürünmüşlüğümün hafifliği
Kendim gibi biri karşılıyor beni
Yada
Benim suretim
Gitmişim
Bazen de
Gelmemişim
Yada değişmişim oralarda
Değişim değiştirmiş beni
Yada
Değişkenlik benliğime işlemiş ruhumun
Gibisi fazla hayatımın
Eksik yok
Tamam şimdi herşey
Öfkemin,nefretimin sınırı var içimde
Aşmam
Uzaklaşmam karakterimin odak noktasından
Kanla yıkanmış bir yeryüzünde yaşıyorum
Yüzümde hala savaş boyalarım
Dış dünya
Düşmanım
Elimde yaradanın kılıcı
Vuruyorum dağlara,sayfalara
Kalemim kılıcım
Muhtacım kudretine
Sorularla bezenmiş yaşamım
Ve çözümler bulutların ötesinde
Beyazlığın ötesidir gittiğim
Bürünmüşlüğümün hafifliği
Sarıyor beni...
                        Ewren

UYANDIR UYKUMDAN,BEN SIZMADAN...

Boşvermişliğim başımı ağrıtıyor
Mükemmeliyetçiliğim beni kandırıyor
Oyunun bir parçası yapıyor
Oyunun kendisi değil beni savuran
Parçalar beni yapılandıran
Ben bir yıkıntıyım
Harap,virane
Harabe
Gel de!
Kurtar beni
Uyandır uykumdan
Ben sızmadan...
                        Ewren

DİPSİZ UYKU...

Her gece
Bir sonraki sabah uyanmayacağım
Umuduyla dalıyorum uykuya
Her sabah ta uyanıyorum
Sırıta sırıta
Hayata...
                        Ewren

TEBESSÜM EDEN YILDIZLAR,LAKİN ALDATICILAR...

 Yerlere saçılmışım
Sereserpe
Güneşleniyor ruhum
Bronzlaşmış mıyım?
Yoksa
Esmer tenim daha mı kararmış?
Karanlık yada aydınlık sebebinden
Geri dönüşlerim
İleri gidişlerim
Yada ilerde miyim hayatımın?
Veya son demlerinde çayımın
Şekersiz
Tatsız,tuzsuz
Ve umutsuz olan dokunuşlarım
Nasıl ki!
Yazamazsız buğulu cama kaderini
Buharlaşır biraz ısıyı görünce
Aynen öyle
Sisler arasından kopup gelmiş gibi
Gece
Daha ay yeni yeni ıslatmaya başlamış sanki
Tenimi
Ve kurutmuş karanlık tarafı
Islanan gözyaşlarımı
Bulut yok
Mavilik kayıp
Arada bir ışık saçan
Tebessüm eden yıldızlar
Lakin aldatıcılar
Yalancılar
Işıkları kendilerinin değil
Çalıntı
Alıntı
Bir kandırmaca
Ve sakın kanma!
Bu bir aldatmaca
Kutsal bir dengenin
Bir terazinin yongası
Ve hala dilimde aynı yara
Kan kırmızı
Kalp sızıntısı...
                        Ewren