31 Mart 2012 Cumartesi


SİYAH BEYAZ EVİM...

‘’birşey özlemem gerekiyorsa seni özlerdim’’ derdim
Bana sorduğunda özlemenin anlamını en esaret dolu akşamların
En acımasız yarınların peşinden giderken
Ve kovaladıkça kaçan,beni arkasından sürdüren umutların gerisindeyken
Doğal afetler geçirdiğimde içimde
Yangınlar,seller,depremler üsütmden,bedenimden geçtiğinde
Hasret tipisine kapıldığımı anlıyorum
Vuslatlar girdabına düştüğümde
Umutsuzluk fırtınasına girip
Kavrıyorum bir sevdanın gözlerine esir düştüğümde
Oryantal havası benim takıldığım,gönlümün takıldığı
Ne çalsalar ben oynarım gibi geliyor
Daha doğrusu kalbim,yüreğim ne yöne gitseniz gelir gibi bekliyor
Bu şehir bana dar geliyor daha doğrusu
Daha geniş,daha ferah bir mekana taşınmanın vakti
Olmalı taşındığım mekanda sessizliğin uğultusu
Ben o kulağıma çalınan uğultularla yazmaya başlamalıyım
Öfkenin ve umudun adını mavi üstüne beyaz çizgili sayfama
Beni ellerden saymayan komşularım olmalı
Ben bas bas bağırmaya başladığımda şiirlerimi
Kapımı çalıp şikayetçi olmayacak arkadaşlarım bulunmalı
Bir fotoğraftı benim çizdiğim tablolarıma bir ressam misali
Umudun resmi
Umutsuzluğun kapkara tablosu evimin duvarında
Evim bir siyah bir beyaz boya ile kaplı
Hep hatırlatsın diye boyadım
Umudu ve umutsuzluğu anımsatsın diye
Elimdeki fırçayla bedenimin yarısını beyaza
Yarısını siyaha boyadığımda
Benimkisi hüküm giymiş hayaller
Kalemi kırılmış öfkeli ve kırgın bedenlerin sesi
Ben o bedenlerin kalemiyim
Kalemimden damlar onların kanları ve gözyaşları
Ne parmaklıklar
Ne esaret zincirleri
Ne de gardiyanların bitmek tükenmek bilmeyen işkenceleri
Zorla bir sevda tüketilir mi?
Sen ne kadar zulmetsende,ne kadar öldürsende
Öbür dünyada iki elim yakanda olur
Bakma sana ‘’canım’’ dediğime
Sen benim hasmım,kanlım
Umutsuzluk benim en acımasız düşmanım
Çirkin bir inancım
Bitmek tükenmek bilmeyen bir sabrım var benim
Hadi bakalım
Kovalamaca son hızıyla devam etsin
Sen kaçmalarda,ben senin peşinde
Unutma!
Çapraz giden her çizgi
Elbet birgün kesişir bir yerde...
                                                           Ewren

HANGİ KUYTU KÖŞE?...

Köprüden geçerken bir usulca
Adımlarım yavaş gidiyordu ben hızlandırdım
Sana kavuşmak için
Lakin yerini kaybetmişim
Bu şehirde hangi kuytu köşedesin?...
                                                           Ewren



İKİ GÖLGE...

Gölgeler konuşmaz mı sanıyorsun?
Ben hala senin gölgeni taşıyorum
Taşıdıkça yoruluyorum
İki gölgeyi aynı beden de hapsetmek o kadar zor ki!...
                                                                                  Ewren







KAÇ İKİNDİ YAĞIŞLARI?...

Adresim hala aynı
Şehrin en işlek caddesi üzerinde
Üçüncü kaldırım,numarası ben
Kaç ikindi yağışları geçti üstümden
Kaç mevsim
Kaç bahar
Kaç sensiz akşam geçirdim
Kaç gece gelmeni bekleyip
Ay’ın aydınlattığı yollar gözümü dikip
Ay’ın parıltıları arasında görünüp
Güllerle bezenip gelmeni bekledim
Ve sonra hayalkırıklığı
Lambaların aydınlattığı sokağıma bakıp
Kalbimden,sevdam için dönmeni istedim...
                                                                       Ewren



ACIMASIZ CELLAD...

İlmiği taktın boynuma cellad!
Altıma da bir sandalye koyup,itmeye hazırlanıyorsun
Son isteğimi bile sormaya lüzum görmüyorsun
Nedir bu acelecilik!
Benim gibi bir sevda insanına
Haksızlık etmiyor musun bir düşün uzun uzadıya?
Düşündükçe anlayacaksın
Bir sevda insanı nasıl olur da!
Bir idama böyle gülerek gittiğini...
                                                           Ewren

ARSIZ HIRSIZ...

Dün gece evindeydim haberin yok mu?
Sevgi hırsızlığına soyundum bunca yaşanandan sonra
Evinin penceresine şükranlarımı bildireyim dedim
O kadar çok evine girme planlarıma yardımcı oldu ki bilemezsin
Girdiğinde kapından öyle bir rüzgar vurdu ki yüzüme anlatamazsın
Senin sevgin,sevdandı suratıma bir tufan gibi çarpan
Ürktüm ama mutluydum
Simama vuran,beni yerden yere savuran sevdanın yangınıyla
Adımlarımı korka korka attım evinin koridorlarında
Ve salonda,
Oturduğun kanepeye dokunmaya kıyamıyorum
O sihirli dizelerini kağıda döktüğün masayı ellemeye utanıyorum
Hele o yorulduğunda kendini bıraktığın,uykuya daldığın koltuğa
Hayretle,şaşkın şaşkın bakıyorum
Etraf zifiri karanlıkta
Benim gözlerimde ise senin sevdanın aydınlığıyla parlayan bir ay var
Bu gecenin en geç yarısında
Ezberlenmiş bütün koridorları seninle geçirdiğim zamanlarda
Ve odanın önünde
Kapıyı aşina olduğum usul bir hareketle
Ve çok sevdiğim sevdan ile birlikte açıyorum
Senin bu evin karanlığında aydınlanmanı beklerken
Hala oda karanlıkta
Ve beni alıyor bir telaş
Odanın elektrik düğmesini bulana kadar koptu kıyametim
Ve bir elektrik akımı geçti telden,oda aydınlandı
Yoksun,
Bomboş her zaman seni hayal ettiğim mekan
Ve sadece yoksul bir rüyaydı,bana ait
Bana dair bir sevda masalıydı...
                                                           Ewren
 

HANGİ YABANCI ‘’EL’’ DESİN?...

Kim bilir?
Hangi bildiğim,aşina olduğum gözlerin içindesin?
Ben nefesimi tutarken bu gecenin
En derin
Ve en keskin sessizliğinde
Kim bilir?,ellerin ellerinde
Hangi yabancı eldesin?...
                                               Ewren                                                                       





BOYNUMA BAĞLANAN SEVDA KİLTELERİ...

Yurtsuz bir telaş ve gide gide bitmeyen bir yürüyüş
Ve alınıp satılan bir zamanla gelen dudaklarıma
Hasretle bezenmiş bir gülüş
Tebessümler boşa gidince
Yılların beni yıkan gecesinde
Bir tuhaf sahiplik hissi bu dünya içerisinde
Şiirlerimin kendi ekseninde
Elips gibi dönen bir kısırdöngü sadece yaşanan
Işıkları çekerken bedenim merkez olduğunda
Gökyüzündeki yıldızları,Ay’ı çekmeyi deneyecek cesaretim yokken
Güneşi koynuma doldurduğumda
Ve gelen ayaz esintilerini tenime eklediğimde sen yokken
Bilemezsin
Üşüyerek geçirilen geceleri
Kaderle,kedere her ikisine isyan içindeyken
Tutunmayı beceremedim yıldızlara
Hızlıca irtifa kaybetmenin ne olduğunu
Yok,yok bilemezsin hiçbirini kendin yokken yanımda
Gülüşlerimi gördün sadece
İçinde gizlenen çocuğu göremedin
Ağlamaktan biçare düşmüştü oysa
Görmeyi öğrenemedin
Bakmak
Sen sadece bakıyordun,görmek mi?
O olguyu hiç bilmiyordun
Aynaya bakmaya bakıyordun ama
Ruhunu seçemiyordun,benim gözlerimi aynaya ödünç verdiğimde
Oysa ayna emindi
‘’görecek’’ diyordu ‘’merak etme’’ diye beni yatıştırıyordu
Ne kadar yanılmış ve aldatılmışım
İçindeki sese kulak vermeden çıktın gönlümden
O tenin kafesindeki kalbin atmasını hissemeden
Koşa koşa değil,yürüyerek yayan gittin bedenimden
Avuçlarken yüzümü
Ellerini pamukların yerine kuyduğunu eminim hatırlamıyorsundur
Ama olsun!
Eğer bu benim amansız savaşımsa
Hiçkimseyi karıştırmadan halletmeliyim kendi kan davamı
Kanı kanla değil benim intikamım
Kanı sevdamla temizlemek
Ve temizlediğim yaraya tuz ekmek,yakmak ve sonra dindirmek acıyı
Derman olmak herşeye belki de
Kollarımda derman kalmadığını bile bile
Yüklüyorsun,çok uzaklara götürmemi bekliyorsun
Boynuma acımasızca bağlanan sevda kiltelerini
Kolaysa sen yap diyesim geliyor,ama nerdesin hala bilmiyorum,bilmiyorsun...
                                                                                                                                Ewren

BEDENLERİMİZ YARA BERE İÇİNDE AMA,YA SEVDAMIZ!...

Yaza yaza
Kaza kaza
Göme göme aynı sevdayı
Yakapaça
Bir yemin,bir duayı aynı kalbe hapsetmek
Ve renkleri istemek bu beyaz tayfın içinde sarhoşça
Sabretmek nereye kadar ama!
Çıkmaz bir sokakta mı bitecek bu bahar kokan sevda?
Hasret ayazlarını çeke çeke mi isyan ettirecek alınyazım?
Her sabah güneşin doğuşuyla doluyor içime
Hiçbir zaman nedenini bilemediğim
Ve bir o kadar da merak ettiğim kişinin ışıktan aynayan vuran sureti
Güneşin batışıyla ağlayarak gidiyor yüreğimden
O suret aynamdan
‘’gitme’’ diyorum ama nafile
Gidiyor tek damlayla gözlerinde
Aynam artık hep ıslak,yaş
Ne kadar elimle silsem beni engelliyor o suret
Gözleriyle ‘’dokunma yüzüme’’ diyor gözlerime
Ve bende çekiyorum parmaklarımı onun yüzünden
Hiçbir zaman o soruyu soracak cesaretim olmadı
‘’sen kimsin’’ diyemedim
Bana arda kalan,kırıntılarını bırakan giderken
Eskimiş sevda sebebinden
Bir günah mı işlemiştim acaba bilmeden?
Hep suskun,biçare bakıyor suret aynamda
Cevapsız,gözlerimin irislerine hiç cevabını bilemediğim mesajlar yolluyor
‘’daha fazla üzme beni’’ diyorum her gece
Sanki ‘’ben seninle doğdum ve seninle öleceğim’’ diyor gibi oluyor
Her yüzümü ona çevirdiğimde
Kovamadım ne yaptıysam
Yanıtı bende mi bilmiyorum bu soruların?
Galibi yok galiba bu savaşın
Her berabere bitiyor
Çok yara veriyoruz belki de birbirimize
Ve hiç haberimiz olmuyor aldığımız bu yaralardan
Belki de sevdamıza dokunmadığı içindir
Bedenlerimiz yara bere içinde ama ya sevdamız?
O hiç yara almadı
Ve acı ama gerçek birşey var bugün
O malum sureti göremedim bu sabah aynamda
Gitmişti hiçbir sebep yokken
Soruları bende bırakmıştı,cevapları kendinde
Artık resimlerde kaldı parmak izlerim
Ve resimlere baka baka hatayı arıyorum kendimde...  
                                                                                      Ewren

AYNI CEZAEVİNDE,AYNI CEZADAN YATAN,AYNI RANZALARI PAYLAŞANLAR...

Yanık tenli bütün bildiğim kapkara odalar
Pamuk ipliğine bağlı geçtiğim koridorlar
Denizler rüzgarın serinliğinde
Islak ve hafif meşrep bütün bileceğim bembeyaz sevdalar
Sahil boyu yüründüğünde
Varılacak tepenin ardı düşünülür
Uçurumlar konuşulur
Kenarında bir gül bulunur
Nadiren görülür
Koparılmak en büyük umutsuzluk
Sürgün şimdi bütün bildiğimiz esaret zincirleri
Unutturulmak istenir gardiyanların işkenceleri
Koğuş arkadaşlarımı bile tanımıyorum ne garip!
Aynı cezaevinde aynı cezadan yatan ve aynı ranzaları paylaşan
Sevda mahkumları
Kalplerimiz sarhoş,divane
Gidiyoruz hiçbirmizin bilmediği bir yere
Kollarımızda,ellerimizde sevda prangaları...
                                                                       Ewren
 
 

YATIŞLARIM...

O uzun yatışlarım var ya!
Hani ölü insanlar gibi
Hep istedim
Birgün rüyadayken ölmeyi...
                                               Ewren



BUZ GİBİ BİR NEŞTER DARBESİ...

Buz gibi bir neşter darbesiyle yarıldı bedenim
Beynimi değiştireceklermiş
Fikirlerimi sileceklermiş
Yüreğimi çıkarıp
Toprağa gömecekler
Kalbim hep orda kalacakmış
Sendeleyerek geçirilen sevdalar
Bu kadar önemli miydi acaba?
Yüzü koyun düşerken damlalar
Yağmur yağmasa
Ne iyi olurdu dediğim zamanlarda
Hep taştı gönlümün gölleri
Çölleri suladı
Ama tohum yoktu ki!
Ama ne fark eder ki!
Önemli olan yeşermek değil ki!
Sadece taşmak içindeki
Kalıptan
Olanca hızımla kapıya dayandım
Ve belim çıplak kayıyor
Kapının üzerinde
Buza kesmiş vücudumun kürek kemikleri
Ve terliyorum
Ellerimde sevdanın isleri
Ve bir havluyla siliyorum terlerimi
Yüreğim ağzımda
Ne idüğünü bilemediğim bir heyecan var
Biliyorum
Bir şarkı çalıyor kulak zarımda çınlayan
Dilim varmıyor çalmaya
O kadar güzel sözleri var ki!
İki dudağım birleşmiyor söylesin
Herkes sebeplensin diyesim gelmiyor...
                                                                       Ewren

İLLA AYNANIN KARŞISINDA BOĞUŞMAK MI LAZIM?...

İlla
Aynanın karşısına geçip
Yürek çarpıntıları ile boğuşmak mı lazım?
Tek pencereleri açıp
Diğerini kapalı tutmak mı gerekli?
Sırf her havanın oksijenini almamak için mi?
Ezgili bir kemanla uyanırken
Yarı uykulu
Yarı uyanıkken
Telefona cevap veremiyorum
Beni arama sevda!
Sabahları
Geceleri kapımı çal!
Geceler suskun,sessiz,çaresiz
Karanlık olur
Bilemem
Sevda nerden gelir?
Belki de sevdayı ben böyle severim
Belkisi fazla galiba
Ben sevdanın böyle derinden
Kederli
Gözyaşları ile
Ve sensiz gelmesini isterim
Seni ben bulmalıyım
Kalbim değil
Çünkü yüreğim benim değil
İçi çürümüş
Sadece kofu kalmış
Dıştan bakınca sert
Ama dokunsan paramparça olacak
Olabildiğince dağılacak bir ağaç
Zaten çakırkeyfim
Aslında keyifsizim
Kaçamıyorum kaderimden
Tanrı hep bana istediğimi veriyor
Ama çabucak
Bir çırpıda
Daha ne olduğunu anlamadan
Çekip alıyor
Yakalıyorum bazen tesadüfen
Ama yalnız tesadüfi
Gerisi onun kudretinde
Ve beni kaderin oyununa katıyor
Girdaba çekip öyle sindiriyor...
                                                           Ewren

YOLCU BEN YOLA ÇIKAN SEN...

Gölgelerin oyunu yeni baştan başlıyor
Bedenler sabitken
Gölgem peşinden sürükleniyor
Sırt üstü yattığın zaman tavana bakıyor musun?
Ve düşünüyor musun acaba geride kalan
Eskiye dönüşen gürültüleri?
Senin çıkardığın
Ve suçlunun sen olduğu kavgaları
Planların ortasında durup
Sonra kenara çekilmeleri becerebiliyor musun?
Ben yapamadım
Hala da yapamıyorum
Bazı şeyler yolundayken bile
Ben sorun çıkartıyorum
Yolcu ile yola çıkan arasındaki fark nedir sence?
Cevabın hazır mı bu soruya?
Ben yolcuyum
Sense yola çıkan herhangi biri
İşte aramızdaki tek fark bu
Ve bu fark ikimizi ayrı dünya yapacak kadar büyük
Ne garip!
İçimizde aslında cennet
Ve farksısız bir taştan
İkimizde sabitiz
Gözlerimiz bile ne sağda ne de solda
Ortanın ortasında
Evet ben bir yolcuyum
Ve yolcu yola çıkarken nereye gideceğini bilendir
Yola çıkan herhangi birisin sen
Ve yola çıkan herhangi biri nereye gideceğini bilemez
Öylece dolanır yolun ortasında
Ne doğu vardır onun için ne de batı
Ne kuzey ne de güney
Pusulasını şaşırmıştır
Oysa yolcu çantasını bile hazırlamıştır
İçi boştur çantanın
Ve içine yolda kalan umutlarını ve hayallerini koyar
Yola çıkan herhangi birinde de bir çanta vardır
Hınca hınç dolu bir çanta
Oysa anahtarını kaybetmiştir
Açamaz istese de
Benim çantam zaten boş
Senin ki ise,
Dolu olmasına rağmen
Sen açamadığın için bomboş zaten... 
                                                           Ewren

SEYR-Ü SEFERİMDE...

İçimi dışımla
Dışımı içimle kapladım
Dışarıyı içerime sığdırdım
Ay’ı evime misafir ettim
Yıldızları sundum ona
Güneşi hiç davet etmedim
Edemezdim de
Daha gündüz olmadı ki yüreğimde!
Daha geceyi yaşıyorum
Geceleri bitmedi ki bu seyr-ü seferimde...
                                                                       Ewren







BEYHUDE BİR KABADAYILIK...

Taş fallardayım
Ve kalp şeklindeki odalara kapatıldım
Kutulara koyuldum organlarımı ayırarak
Artık ben diye birşey yoktu
Yalnızca bedenimin etleriydi yaşayan
Ve birleştirmek basit ama bir o kadar da karmaşık bir olguydu
Saramıyorum
Sarıp sarmalayamıyorum
Ceketimin düğmelerini kırdım
İliklerimi yeniden yapıştırdım
Artık önümü ilikleyemiyorum senin karşında
Beyhude bir kabadayılık var artık ruhumda
Sende ise hala aynı meleksi ifade
Kazıya kazıya
Zarar verdim sana
Ama
Kazına kazına
Ölüverdim
Renklerin içindeydi beyaz tayf
Oysa ben hiç bulamadım o beyazlığı
Korkularım vardı eskiden sana dair
Şimdi yok
Silip attım bütün fotoğrafları
Şimdi sesim kısık
Kısılmış ses tellerim
Boğazım düğünlenmiş
Hem de hiç çözülmemesine...
                                               Ewren
 
 









BEN BİR SİMYACIYIM...

Olabildiğince yabancı bir mekandayım
Bir yapay denizin kenarında
Bir baraj gölünün karşısında
Tepede,bir bankın o soğuk hücrelerinde oturmaktayım
Karşımda karşı ki tepeler,ağaçlar ve yeşil doğa
Ve sonun bilemediğim bir su cenneti
Nereye baksam senin suretin oluşuyor
Etrafımda,bir caddenin ortasında oynayan çocuklar
Neşenin koynunda uçuşuyorlar
Bende ise onlara katılamamanın acısı
Bir zaman evden çıkıyorum
Ve yeni yabancılara açılıyorum
Yeni yüzler görünce seviniyor
Ama senin olmadığını düşününce buralarda
Bu sevinç uzun sürmüyor
Yerini etrafımı çepeçevre saran hüzne bırakıyor
Gözlerim pencere kenarına takılı kaldı
Panjurlarda birikti gözyaşlarım
Göle karıştı,yağan yağmura bulaştı
Bedenindem akan kan
Ve her yanım yamalı kaldı
Yattığım yeri yadırgadım dün gece
Dedikleri doğruymuş biliyor musun?
İnsan birşeye alışmaya görsün
Geriye kalan herşey yabancılaşırmış
Herşey aslında birşeydir
Ve bana göre herşey sensin
Oturduğum koltuk,yattığım kanepe
Önce üstüme örttüğüm yorgan,sonra vazgeçip
Bedenimi battaniyeye teslim ettiğim gece
Hep seni sordular
Bende cevap veremedim zaten
Öyle boş boş baktım sadece
Ve içerimde cevapsız kalan sorulara bir yenisi daha eklendi
İki gündür yağmur hiç durmadı
Oysa ben misafirdim burada
Güneşi beklerken,yağmur karşıladı beni
Sanki asıl mekanımdan uzaklaştığımı anlar gibiydi
‘’neden terkettin’’ diyordu bana
Hakverdim yağmura
Yalan söyleyemedim
Döneceğim yarın gerçek yaşantıma
Buralar çamurlu
Ve sensiz
Ağaçlar suskun
Saf görünüyor bütün sevdalar
Sana duyduğum sevda saftan da öte
Aslında ben bir simyacıyım
Yok yere bana kalan bütün sevdaları
Altın yaptım
Sevdalar kömürdü
Demirdi
Bakırdı
Bir iksirdi sihirli
Ben onları altına çevirdim
Tıpkı bir simyacı gibi
Yüzümde hala yaralar
Senden hatıra,senden bir işaret misali
Sanki gören bu işaretleri yaklaşmıyor bana
Billiyorlar ki bu kalbin bir sahibi
Bir bileni mevcut
Öyle çok özledim ki yatağımı,evimi
Tütüyorlar gözlerimde
Bir klasik ezgi
Bir karmaşık çizgi
Çeviriyorlar bazen yolumu
‘’yüreğinde’’ diyor asıl hazine
‘’aramaktan vazgeç’’ diyor
Bende dinliyorum onları
Ve bekliyorum
Kalbim elverdikçe
Dünya senin şarkını söylüyor artık
Senin izlerini taşıyorum
Taşıdıkça yorulmuyorum
Biliyorum ki
Sen gelince bu yükü omuzumdan kurtaracaksın
Bir tek bana kalacak ben
Ve benden ruhumu isteyeceksin
Ben çoktan sana ruhumu gönderdim
Gönderirken de
Bütün sensiz geçen günlerimi
Sana hediye ettim...
                                   Ewren
 
 

SENİ DÜŞÜNMEK BEYNİMİ SENLE UYUTAN...

Soysuz bir özlemdir sana karşı duyulan
Senin umutlarına mı bağlanayım?
Yoksa kendi umutsuzluğuma mı yanayım?
Her zaman tatil olan ömrümün
Boşa geçen zamanımın son demlerinde
Ne arkeolojik kazılar
Ne de bu çağın içinden çıkılmaz teorileri beni yoran
Beni yoran sensin
Seni düşünmek beynimi senle uyutan
Umurumda değil billiyor musun?
Peşine düştüğüm herşeyin benim olması
Yada başak tarlalarında çıkacak olan başakların sarı renkte doğması
Gökyüzünün açık havada berrak mavi
Yağmurlarda ise gri renkte oluşması
Ilgıt ılgıt seher vakti bir sevdanın kokusunu duymam
Hiçbirşey ifade etmiyor senle olmasam
Ne giyilen jilet gibi kıyafetler
Yada bedenime taktığım işaretler beni kemiren
Gelmeyişin beni kahreden
Beklemem,
Beklemekten yorulmam beni hasretliklere sevkeden
Ayrılıklar yara açarmış kalbinin tam ortasında
Biz hiç ayrılmadık ama
Zaten sen de hiç gelmemiştin
Ama doğumumda açılan o yara hiç kapanmadı
Bir sonbahar güneşiydin
Aydınlığına,kıvılcımlarına bakamıyordum
Beni ısıtan sendin bu sonbahar günlerinde
Ve bir kara delik içine çekti o güneşi
Milyarlarca ışık yılı uzağa götürdü peşine düşsemde
Nafileydi
Bütün son pişmanlıklar
Benim eserimdi her yapılan iltifatlar,itiraflar
Ve bu son kahroluş
Aradığım ve bulamadığım herşeye
Sınırsız,sonsuz bir denizdi açıldığımda teknemle
Gide gide bitirdim,sonuna vardım
Huzuru,mutluluğu beklediğim ve ulaştığım her noktada kavuşamadım
Durmuyordu dünya
Oysa
Ben durdurmayı denemiştim hiç haberim olmadan
Doğa
Tabiat kanunlarıydı bana öfkece karşı koyan
Kaçmakta buldum çareyi
Sözlerim ve gözlerim birbirine denk getiremedi
Hiç ummadığım yerde buldum seni
Mazinin küllerinde,mektuplarında
Her yazdığım hecenin atomlarında gördüm suretini
Neyse be gözbebeğim!
Zil zurna sarhoş olmadan vuralım kendimizi yollara
Karla kaplı,sulu sepken biçiminde yüzümüze vuralım sevdayı
Hiç olmazsa bizi paramparça eden sevdanın unutalım hasretini
Acısını...
                        Ewren
 

BENİMKİSİ FAKİR İNSANIN GÖRDÜĞÜ,ÖLÜM DÖŞEĞİNDEYKEN SON DÜŞÜ...

Alaca renginde göründü herşey gözüme
‘’sıla çekmek koymaz adama’’ diyor şarkının bir yerinde
Ben ne sılalar,ne hasretler gördüm geçirdim
Lakin bu hasretlik çok ağır geldi bana bu şehirde
Kırlara çıktım bugünün öğleninde
Altımda bisikletim
Çevirdikçe
Pedallar döndükçe
Arkamda bırakıyorum umutlarımı
Rüzgarın sesini duyuyorum alnımdan geçtiğinde
Yolun yokuşunu çok büyüttüm gözümde
Göz açıp kapayıncaya kadar çıktım yokuşu
Ayaklarımda derman kalmadığını bile bile
Tekrar yollar düştüm arkamda hayallerimle
Ama nasılsa yorulmuşum
Durduruyorum,beni bir diyardan bir başkasına götüren
Beni hasretliklere sevk eden
Ve ilk defa ben acımasızca
‘’yüreğinin götürdüğü yere git’’ diye direten
Bisikletimden,
Çıkarıyorum cüzdanımı,telefon numaraları gözüme takılıyor
Bankın bir köşesinde
Eskileri kafamda yad ede ede
Çıkıyorum bu dünyadan
Hatıralarıma giriyor kalbim benden habersizce
Bende izin verdim bugün umutlarıma,hayallerime
Girebilirler bugün düşlerime
Ama bana söz vermeliler
Eski defterleri karıştırmayacaklar
Mesela
Baharları göstermeyecekler
Karanfilleri,gülleri
Kardelenleri
Karzantem çiçeklerini anlatmayacaklar
Ayazları hissettirmeden
Camımdaki buğuları silmeden
Adın yazılı olan duvarlarıma dokunmadan
Sevdayı göstermeliler,yüreğimde sevda olmadan
Ne bileyim!
Aklınıza gelecek her türlü sevda objesini
Bana hissetmemelerini istiyorum
Ne kadar zor olduğunu bende biliyorum
Sevdayı anlatacak tek şey var benim için
Boynumdaki kolyem
Taktığım bileklik
Ve yüreğimde yarım kalan şiirlerin
Tamamlanmamış sözleri,heceleri
Ve kırık dökük bir sevdanın adı
Farkında mısın?
Çok ‘’sevda’’ dedim bu satırların içinde
Sevdanın anlamını yitirdim tekrarlaya tekrarlaya aynı sözcüğü
Benimkisi fakir bir sevda insanının
Ölüm döşeğindeyken gördüğü son düşü...
                                                                       Ewren

KAYIP İLANI...

Yeis ile sallanan bir ağaç var evimin arkasında
Bahçenin ortasında koskoca bir çınar,bir asırı devirmiş
Görmüş geçirmiş yüzyılın sevdalarını
Nice sevda insanları altında serinlemiş güneşin kavuruculu
Tam tepedeyken
Yada herhangi bir yaz gecesi mehtaba çıkmışlar dudaklarıyla
Ay dolunay iken
Ben evimi öyle yaptırdım ki,
Tek bir penceresi var ve pencerem,gönül pencerem
Koskoca bir çınara açılıyor kalbimin bütün pencereleri kapalıyken
Evim gölün en uçsuz bucaksız,en sapak ve en bilinmeyen köşesinde
Gecenin bilmem hangi saatinde
Yelkovan ve akrebin takip edemediğim tik-taklarını çözemeden
Kendimi gölün kenarında buluyorum
Çırılçıplak
Doğduğum gibi annemden giriyorum suya avucumda umutlarım
Ellerimde hiçbir umudum yokken
Suratım olabildiğince asık
Karanlığın ortasında sevdalarım
Yeniden doğacağımı farz ede ede kendimi göle bırakıyorum
Anılarımı depreştirip
Yitip giden sevdalarımı gölün derinine gömüp
Nefessiz kalıyorum ciğerlerim elverdikçe
Ve yeniden doğuyorum ellerimde,avuçlarımda hayallerim olmadan
Sudan çıkınca bedenimi alıyor bir titreme
Yanlış anlama!
Havanın soğukluğundan değil
Yeniden doğduğumdan,sıfırdan başladığımdan
Anlayacağın!
Umutlarımı yeniden yeşerteceğimden üşüyorum
Ağaçların dallarını kendime korunak yapıp yerlere serpiyorum
Ve üzerlerine seriliyorum bu yaz gecesinde
Ve seni düşünüyorum,senin beni terkedip gittiğinde
Beynime bir kurşun misali giren son sözlerini
Şimdi koskoca evde bir ben varım bir de hatıraların
Sen olmayınca bu koskoca ev dar gelir bana
Her gece evin odalarını dolaşmaktan usandım artık
Her kapı vuruluşunda
Her telefon çalınışında
Telaşlanıp koşturmaktn yoruldum artık
Dönmeyeceksen,bir haber vermen yeterliydi
Hiç olmazsa kendimi gazetelere ‘’mecnun’’ ilan ettirmez
‘’leyla’’mı arıyorum? diye zayi yazısı vermez
Bulanların insanlık namına kalbime başvurmalarını istemezdim...
                                                                                                          Ewren

GÖNLÜMDEN GÖNLÜNE BİR YOL OLUYOR MU YAZDIKLARIM?...

Katıksız bir ruha bürünmek varken
Anlamsız bir ölüm korkusuyla hayata bir çerçeveden bakmak niye?
Gerçi boş bir sahilde
Kumdan kale yapmak
Ne kadar fayda sağlar ki bedene?
Diye varsayarken
Yolcu olup herhangi bir trenin kompartımanında
Sonu olmayan bir yola
Yorgun bir kalple çıkmayı
Ne kadar doğru sayabilirim!
Yas tutmak bana yakışan mı?
Yada ardından çaresizce ağlamak sevdamdan mı?
Hala çözemedim
Bir kahve dolduruyorum her gece fincanıma
Evimin bütün ışıklarını söndürüp
Kırmızı koltuğuma kurulup masa başına
Kendimce döktürüyorum
İçimdeki,beynimdeki sevda kurtlarını beyaz sayfama
Sana ulaşıyor mu?
Gönlümden gönlüne bir yol oluyor mu yazdıklarım?
Sana sormaya cesaret edemiyorum
Anlatmıyor mu acaba sana?
Bana boş gelen bakışlarım hiçbirşey
Bir salıncak kuruyorum her gece rüyalarımın birinde
Seni sallamaya başlıyorum çınar ağacının o serin gölgesinde
Bazen de denizlerin içinde
Bir gemi çıkıyor karşımıza
Önce seni çekiyor geminin hayaleti
Tam beni de almasını beklerken suyun derininde
Sırılsıklam bir beden karşılıyor beni yatağımda
Kalbimde seninle olamamanın o rüyada hasreti
Bilsen neler çekiyorum sevgisizken bu evrende!
Şeytana uyup
Gökyüzünde geceleri çıkan yıldızları uyutup
Ay’ıda yüreğime kondurup
Öyle dolaşıyorum her gece yaban gelen bu şehirde
Bir dilenci kral karşılıyor beni çıkmaz bir sokakta
Sarayına davet ediyor
Evinde ne bir ekmek
Ne de bir su
Bir dolu sevda tası önüme koyuyor
İçmemi istiyor
Bir dikişte bitirdiğimi hatırlıyorum sadece
Sonrası benim bile bilmediğim kapkara bir kuyu
Düşerken kuyuya bağırışımı duyanlar arkamdan atlıyorlar
Atlayanın ‘’ben’’ olduğumu bile bile
Sözlerin kimsenin umurumda olmadığı bir dünyadayız hepimiz
Önümüzde hayat kavgası ile dolu bir sofra
Acımasızca yol alıyoruz hiç bilmediğimiz bir yolda
Hele bir esince ayrılık yeli
Değmeyin kimsenin tenine
Bin ah!işitirsiniz bir dokununca
Ağlamayı bir çözüm zannederek
Her gece uykularımıza kabuslar getirerek
Kurtuluruz esen ayrılık yelinden umarsızca
En maço esprilere bile gülmeye kalkışırız
Ağlanacak halimize gülmeye başlarız
İşte insan doğası
Ne kadar yazık!
Büyülü gecelerde
Düşen meteorları sihirlerin sözcüğü
Gördüğümüz düşü
Gerçek farzetmeye başladım
Seni ecel alıp
Azrail görünmeye başlayınca gözlerinin önünde
Ben olmak isterim yanında,yatağının baş ucunda
Okuyacağım dualar olsaydı dilimde
‘’sana ihtiyacım var,gitme’’ diyebilseydim dudaklarımla
Daha çok var biliyorum bunları yapmaya
Benimkisi hayallerin ütopyası
Seninle geçireceğim
Belki de geçiremeyeceğim yaşamın
Bana yansıyan aynası
Herşey zamana bağlı bir kum falı
Fal açmaktan yorulmak mı?
Benim hayatım hayellerimle,umutlarımla dolu
Ve biliyorum hala
Ne hayal ne de umut beni yaşatan!
Beni yaşama iten
Sensin
Senin dostluğun
Dönüp dolaşıp
Aklımı başıma alamayıp
Bana haram geceleri sığınıp
Semaya çıkmak isterdim
Olur da birgün sen çıkarsan semaya
Bana haber verir misin?
Utanmaya başladım yazmaktan
Sırlarımı dökmeye
İçimde kalan son sevda tozlarını silkelemeye
Çekinmeye alışamadım
Yani anlayacağın,kısaca güzelim!
Bana yaban gelen bu şehirde
Hasretinle barışamadım...                 
                                          Ewren
                       

AKLAR KARALARI AKLARKEN...

Dönüşümlü dövüşmüştük sokak lambasının gölgesinde
Ve şike vardı her hareketimizde
Danışıklı dövüştü bizimkisi
Sivri sözlerim yerlere savruluyordu
Yeni ekilmiş ağacın dalları gibi
Yerden yere vuruyordum kendimi
Siyah ruhlar içimde hapsolmuştu
Renk tayfının diğer renkleri neredeydi?
Yağmurluğumu giymiştim
Yağmura vurmuştum bedenimi
Ve olanca hızımla koşuyordum
Koşarken düşünüyordum gelecek olan geleceğimi
Saçlarımda ıslaklıklar
Ve vücudumdan akan yağmur taneleri
Dedim ya!
Ben yağmuru sevmiştim
Güneş ışıklarını serpiştiriyordu yeryüzüne
Ve ışıltılar gözümü alıyordu
Bulutlar mavimsi
Gökyüzü ufkumun çizgisindeydi
Sessizliğe boğulmak
Ve kaybolmak dünya denen yerde
Habersiz kalmak
Doğanın devasa kudretinden
Ve bir kapalı odaya kapatılmak
Tesadüf mü herşey?
Yoksa herşeyin bir zamanı ve sırası mı var?
Kader denen muamma nerede yazılı?
Yada hep benim olan bu acıyı
Nereden aldım?
Aklar karaları aklarken
Ve temizlerken pisliklerimi
Kendime geliyordum
Belki de özlüyordum seni
Yada dilimle söyleyemediğim cümleyi söylemek istiyordum
‘’belki seni ölesiye seviyordum’’
Bilmiyorum
Belki de bilmek istemiyorum
Bana gelmesini istiyorum cevapların
Soruların hep sende kalmasını
Yüzüme hergün su vuruyorum sabahları
Gözlerimde hafif bir kanlanma
Belki de uykusuzluğun neticesi
Aslında
Her sabah sana kavuşmayı dileye dileye
Doğduruyorum günü
Öyle başlıyorum
İsminle çıkıyordum yola
Adımlarımı adını söyleye söyleye
Kültablaları boş
Ve ben cam bir masanın önünde oturmuşum
Yüzüm cam masanın hücrelerinde gizli
Nerdeyim ben?
Dünya denen merkeziyetli çerçevede
Neresinde gizliyim?
Kelebekleri artık göremiyorum
Uçmayı unuttular mı?
Ne dersin?
Yada benim uçmamı mı bekliyorlar?
Ruhum zaten uçuyor gökyüzünde
Bulutlarla beraber sana geliyor
Bedenimse benimle
Sadece
Taşıyor et parçasını bir yerden
Bir kentten
Başka bir kente
Ve ben daha alışamadım
Sessizliğin ağır yükü altında ezilmeye...
                                                                       Ewren

TAHTA MERDİVENLERİN GICIRTILARI...

Ellerimle dokunmak istediğim sulara dokunamadım
Ellerini bana ödünç versen de dokunsam
Yada
Gözlerimle bakmaya tenezzül edemediğim elamsı gözlere bakamadım
Gözlerini bana geri ver
Nasıl da özledim kokunu
Başka yerlerde arıyordum
Aradıkça bulamıyorum
Bulamadıkça
Bunalıyor
Depresyonun sınırına takılıyorum
Beynim benden uzaklara dalıyor
Bir ses,bir seda bekliyorum
Konuşulmuyor tümceler
Havada dolaşmıyor heceler
Sokaklar suskunluğunun koynunda
Bense
Ne olduğunu bilemediğim bir umudun peşindeyim
Nasıl yakalarım?
Bana bir yol göstersen
Merdivenler var önümde
Odana çıkan cinsinden
Ayaklarım yerden kesiliyor
Adımlarımı ürke ürke atıyorum
Acaba uyandırır mıyım seni diye korkuyorum?
Tahta merdivenlerin gıcırtıları
Ve koridorda yanan loş ışıklar yüzümü aydınlatıyor
Oysa ben karanlıkta yürüyorum
Gözlerim ışığı algılıyor
Ama beynime iletemiyor
İzin vermiyorum
Kapının önüne geliyorum
Yavaş yavaş
Usulca açıyorum
Olanca gücümle kapı koluna asılıyorum
Yatağında görüyorum seni
Ve,
Panik içinde kalktım uykumdan
Terlemişti bedenim
Ne yapsaydım şimdi?
Bir akıl ver bana
Düşünmeyeyim mi seni?
Kim olduğunu bilmeden mi?
Devam etsem yaşam denen kaygılarıma
Sigara içmiyorum
Ama nikotin dolu ciğerlerim
Belki de aşkın yerini dünyanın sahtekarlıkları almıştır
Yada
Geçen yılların yorgunluğu
Yüzüme yansımıştır
Kalp atışlarımı sana ayarlıya ayarlıya
Düşüyordum
Ayaklarımın yorgunluğuna aldırmadan
Bir an kurtuluyordum esaret zincirinden
Ve rüyalara dalıyordum
Sen misin?
Bilemiyorum ama
Her rüyamda
Bir insan sülieti geliyor gözlerimin önüne
Böyle
Sanki bir buzlu cam var
Ve puslu görüyordum her yanı
Sonra bir tren geçiyor rayların üzerinden
Seni görene kadar camdan
Kaybediyorum
Önünde durduğun pencereni
Yüz ifadeni görüyor muyum?
Bilemiyorum
Belki bunu da bilmek istemiyorum
Yer değiştirmek istiyorum
Ama yer yok
Yaşam denen ‘’otobüs’’ün içinde
Son yolcu olmaya çalışıyorum
‘’aşık olmalısın’’ diyorlar
Ve beni almıyorlar ‘’otobüs’’ün içine
Bilmiyorum işte
Nereden gelip nereye gideceğimi
Yada
Seni sevip sevmediğimi...
                                               Ewren
 



ÖLMEK ÜZEREYKEN...

Darağacında
İdam sehpasında
Son isteğimi sordular
‘’ona gitmek’’ dedim
‘’nerede’’ diye sordular
‘’mezarda’’ dedim
‘’ne’’ diye sordular
‘’umutlarım’’ dedim...
                                   Ewren

TOPLA SEVDA TOMURCUKLARINI...

Gel de al artık!
Bende kalan hasretleri
Topla üzerimde,bedenimde taşıdığım çiçekleri
Topla ki,yeniden yeşersin sevda tomurcukları
Yeniden açsınlar tenimin üzerinde
Adımını attığın her yolun ardına çiçekler biter
Ben o çiçekleri tenimin üzerine
Ekmek isterdim...
                                   Ewren

TAVANDAN HAYAT SULARIM DAMLIYORDU...

Yıldızlarımı yakarken içime sinen kokuları ile birlikte
Beni hem öldüren hem de hayata bağlayan yanlarım vardı
Bambaşka birşey benim istediğim
Uyuklarken
Koynunda görmek istediğim düşlerim vardı
Gördüm
Seni gördüm
Kendimi gördüm
Yalnızlığımı sana emanet ediyordum
Ve çekip gidiyordum senle beraber
Tavandan hayat sularım damlıyordu
Dolduruyordum avuçlarıma
Hem sana içiyordum
Hem de kendime
Ölüm bizi ayırana dek susuz kalıyorduk
Hani bir aynam vardı
Seni davet ettiğim
İçinde,aynanın içinde bir okyanusum vardı
Masmavi
Ve ben bir sandal da yaşıyordum
Benimkisi kırmızı olanı aramaktı
Ve sendin o kırmızı
Hem de kalbimin renginde
Kıpkırmızı...
                        Ewren
 
 











ELLERİN YETER,IŞIĞIM OLURLAR...

Camları açık unutmuşum
İçeriyi sabahın kokusu sarmış
Ve üşümüşüm
Yağan çiğlerin yüzünden
Bütün bu sabahların bir anlamı olmalı
Ve beni ateşinle yakmalı
Bedelini ödemeliyim geçen sensiz günlerin
İz’ine ihtiyacım var
Vücuduma dokun
Ellerin yeter
Işığım olurlar
Sen benim ışığım
Suyum,ateşim
İçimdeki yangınsın
Ve ellerinin izi
Bedenimde kalsın
Hiç silinmemecesine...
                                   Ewren
 
 

BEYNİM TERLİYOR,ANLAMAYA YETMİYOR BU ALEMİ...

Tam bu mevsimi andırıyordu
Ve
Tam anlamıyla yakalıyordu ellerim havanın oksijenlerini
Soluyordu
Yada
Nefes alıyordu ruhum
İçine düştüğüm dipsizliğe
Bir taban oluyordu
Oluveriyordu
Eskilerim mi kaldı?
Yada
Yeniliklerim mi yenildiğim?
Hem yaşattığım
Hem de öldürürcesine öldürdüğüm
Bir kör düğümüm
Nedir bu akıl almaz dünyanın zalimliği?
Merhamet nerelerde boş geziyor?
Hoşgörü kimlerin kalbinde ezildi?
Affetmek bulunmaz bir erdem mi artık?
Duygular yok
Saçma bir dünyada yaşıyorum
Öfkemi söyleyemediğim
Adaletsizliğe dur diyemediğim
Ve insanlığın yok olduğu bir dünyada dolanıyorum
Hikayem
Senin ki gibi
Yada
Herkes gibi
Ölüm bir son mu?
Yada
Bir başlangıç hem de en tazesinden
Beynim terliyor
Anlamaya yetmiyor bu alemi
İçindeki
Gizemi...
                        Ewren
 

KANLA YIKANMIŞ BİR YERYÜZÜNDE SAVAŞIYORUM...

Bulutların ötesidir gittiğim
Beyazlara bürünmüşlüğümün hafifliği
Kendim gibi biri karşılıyor beni
Yada
Benim suretim
Gitmişim
Bazen de
Gelmemişim
Yada değişmişim oralarda
Değişim değiştirmiş beni
Yada
Değişkenlik benliğime işlemiş ruhumun
Gibisi fazla hayatımın
Eksik yok
Tamam şimdi herşey
Öfkemin,nefretimin sınırı var içimde
Aşmam
Uzaklaşmam karakterimin odak noktasından
Kanla yıkanmış bir yeryüzünde yaşıyorum
Yüzümde hala savaş boyalarım
Dış dünya
Düşmanım
Elimde yaradanın kılıcı
Vuruyorum dağlara,sayfalara
Kalemim kılıcım
Muhtacım kudretine
Sorularla bezenmiş yaşamım
Ve çözümler bulutların ötesinde
Beyazlığın ötesidir gittiğim
Bürünmüşlüğümün hafifliği
Sarıyor beni...
                        Ewren

UYANDIR UYKUMDAN,BEN SIZMADAN...

Boşvermişliğim başımı ağrıtıyor
Mükemmeliyetçiliğim beni kandırıyor
Oyunun bir parçası yapıyor
Oyunun kendisi değil beni savuran
Parçalar beni yapılandıran
Ben bir yıkıntıyım
Harap,virane
Harabe
Gel de!
Kurtar beni
Uyandır uykumdan
Ben sızmadan...
                        Ewren

DİPSİZ UYKU...

Her gece
Bir sonraki sabah uyanmayacağım
Umuduyla dalıyorum uykuya
Her sabah ta uyanıyorum
Sırıta sırıta
Hayata...
                        Ewren

TEBESSÜM EDEN YILDIZLAR,LAKİN ALDATICILAR...

 Yerlere saçılmışım
Sereserpe
Güneşleniyor ruhum
Bronzlaşmış mıyım?
Yoksa
Esmer tenim daha mı kararmış?
Karanlık yada aydınlık sebebinden
Geri dönüşlerim
İleri gidişlerim
Yada ilerde miyim hayatımın?
Veya son demlerinde çayımın
Şekersiz
Tatsız,tuzsuz
Ve umutsuz olan dokunuşlarım
Nasıl ki!
Yazamazsız buğulu cama kaderini
Buharlaşır biraz ısıyı görünce
Aynen öyle
Sisler arasından kopup gelmiş gibi
Gece
Daha ay yeni yeni ıslatmaya başlamış sanki
Tenimi
Ve kurutmuş karanlık tarafı
Islanan gözyaşlarımı
Bulut yok
Mavilik kayıp
Arada bir ışık saçan
Tebessüm eden yıldızlar
Lakin aldatıcılar
Yalancılar
Işıkları kendilerinin değil
Çalıntı
Alıntı
Bir kandırmaca
Ve sakın kanma!
Bu bir aldatmaca
Kutsal bir dengenin
Bir terazinin yongası
Ve hala dilimde aynı yara
Kan kırmızı
Kalp sızıntısı...
                        Ewren
 



ETNİK BİR TEMİZLİK YAPILIYOR BEYNİMDE...

İçimde bir sıkıntı gecenin bu saatinde
Kayan ellerimden çıkarcasına
Cümlelerim dökülürcesine sayfanın yüzeyine
İçimde bir sıkıntı gecenin bu kör
Ama bir o kadar da sağır demlerinde
Neresinden baksam dünyaya!
Kendi gözlerimle mi?
Yoksa
Yeni doğan bir bedenin gözleriyle mi?
Umutlar taptaze belki
Belki çoktan yol almış
Demir almış sonsuzluk denizinden
Karalar bağlamış okyanusun derin siyah sularına
Şimdi
İçimde bir sıkıntı gecenin bu zamansız
Ama bir o kadar da amansız savaş cephelerinde
Derinlik sarhoşluğunda boğulup
Nefessiz kalırcasına bu alemde
Çatışmalar içlerimizde bir yerlerde
Etnik bir temizlik yapılıyor beynimde
Yokediliyor toplama merkezlerinde
İçimde kalan son sevda kırıntıları
Var mıydım?
Varoluş muydum?
Yoksa
Bir sebep miydim varoluşuma?
İçimde bir sıkıntı gecenin bu kırılgan
Ama bir o kadar da olungan son saatlerinin
İçinde
Ve içimde bu sıkıntı hiç geçmemecesine...
                                                                       Ewren
 

BİR PARÇA DÜŞTÜ CENNETTEN...

Bir bebek kadar masum
Ve o bir bebek
Dünyaya yeni açmış gözleri
Görmez şimdi
Kulakları çatırtıları
Fısıltıları duyar
Ama göz kapakları tepkili
Bir koku
Misten öte
Cennetten ziyade
İçinden geçiyorum gibi
Duyuyorum
Ve hissediyorum sanki
İçimdeki gizemi
Bir parça düştü cennetten
Ve yeni bir kapı açtı
Öteki aleme
Şimdi gözlerimizde,kulaklarımızda
Onun emrinde
O benim KIZIM
Her zaman beynimde
Ve kalbimde...
                        Ewren




HER YANIMDA İPLER,BENİ TUTUYORLAR...

Sormaya cüretim kalmadı
Yalan söyleyemiyorum kendime işte!
Bu hayat benim mi?
Gördüğüm en güzel düş
Ben miydim içindeki ben?
Yoksa
Taklitçi miyim bu bedende?
Ruhum mu sahte?
Yoksa
Bedenim mi?
Bu sabah biraz daha fazla uyudum
Ruhum sarhoş mu?
İçmiş içmişte
Güzelleşmiş mi ki!
Gözlerim anlatıyor herşeyi
Kan çanağı
Bedenim içmiş içmişte
Çirkinleşmiş mi ki!
Feri gitmiş gözlerimin
Simsiyahlık çepeçevre
Dolanan kafamdaki sorular
Şüphelerim
Şüphelenmeli miyim?
İçimdeki zanlıdan
Beynimi zorluyorum
Uçurumun kenarında gidip geliyorum
Tutundum
Eşime ve kızıma
Yoksa
Anlamsız bir hayatım
Hiç doğrusunu yapamayacağım hatalarım
Olurdu
İçimdeki dünya dururdu
Yürümezdi
Sabit kalır
Öylesine boşlukta
Doldururdu uzayı
Şimdi
Her yanımda ipler,beni tutuyorlar
Hayata bağlıyorlar
Ötesi,yok ki!...
                       Ewren







KÖR GÖZLERİMİN IŞILTILARI...

Ezilmiş miyim?
Yada
Ezik olan ruhumun yüzü mü?
Kirli olan ellerimle
Gözyaşlarım yanarken
Bu benim hüznüm mü?
Nasıl ki bir yıldız kayar içimden
İşte o zaman
Vazgeçerim sensizlikten
İçim kıpır kıpır
Ruhum uçarı
İşte o zaman gider üzerimden
Ezilmişliğim
Dedim ya!
Ezilmiş miyim hala?
Yada
Senin ağırlığının altında
Kalmışlığım mı?
İçimdeki tını
Hala aynı
Söyle,ezilmiş miyim?
Yoksa ezilmişliğim mi?
Kaldıramadığım
İçimden haykıramadığım
Sessiz çığlıklarım mı?
Duyduklarım
Kör gözlerimin ışıltıları
Boğazın karşısında yutkunmalarım
Bir rakı kadehinde boğulmalarım
Gecenin o kör vaktinde
Boğaz köprüsünden aşağıya atlamalarım
Sonra beton zemine çarpmalarım
Yüzümde hala acının tebessümü
Ve içimdeki acının öyküsü
Şimdi daha net söyle
Ezilmiş miyim?
Yoksa ezilmişliğim mi?
Kaldıramayıp
Altında kaldığım
Kalırken de geride bıraktığım
Yalnızlığım
İşte asıl şimdi
Yalnızım...
                        Ewren
BEN ZATEN ‘’DÜŞ’’ TÜM...

Bir adaya sığınmıştım
Bağırıp çağırıyordum
Bir canlı arıyordun benden başka
Nedenim yoktu
Bu adaya düştüm düşeli
Katlanıyordum aşka
Sahile vuruyordum
Güneşe kızıyordum
Yağmura soruyordum
Bu adaya düştüm düşeli
Seni düşünüyordum
Bağırıp çağırmanı
Bana sığınmanı
Koynunda uyumayı düşünüyordum
Şöyle boylu boyunca uzanmanı
Saçlarını okşamamı
Düşlerinde buluşmayı düşünüyorum
Bu adaya düştüm düşeli
Özlemeyi,yanıp tutuşmayı
Soluğunda kavrulmayı
Nefesinde boğulmayı
Oksijensiz kalmayı
Ve sonra dokunmayı düşünüyorum
Bu adaya düştüm
Ve sen gelene kadar
Ben zaten ‘’düş’’tüm...
                                   Ewren
 







GEÇMİŞİ PASLI,GİDİŞİ İHTİRASLI...

Evimin bir odasında oturmuş oksijenimi düşünüyorum
Hani soluyupta içimde tuttuğum
Akciğerlerimce sömürüldükçe tüketip unuttuğum
İşte sen de böylesin
Oksijenimsin içimde tuttuğum
Sonra sömürüp unuttuğum
Beynimden dışarı çıkarken düşüncelerim
Akıp giderken hayat yolum
Seni unutmak zoruma gidiyor
Hiç olmasa mıydın?
Yoksa hep varolup
İçime mi doldursaydım?
Gittin mi?
Yoksa demir mi attın yalnızlığımın koyuna?
Tayfası mıyım bu sensizlik gemisinin?
Yoksa kaptanı mısın bu adaletsiz geçmişimin?
Yıkık dökük virane kalmış ömrümün
Son dalgasıdır kıyılarıma vuran
Falezlerin,yalıyarların,fiyordların ortasında bir ada
İçi gizemlerle dolu
Geçmişi paslı
Gidişi ihtiraslı
Gelişi meşakatlı
Gidiyor geliyor ruh ada’m
Ve ben senin koynuna sıkışmış
Çıkmak istemeyen
Issız bir adam...
                        Ewren
 





BİR EL OMZUMDA,PAMUK SERTLİĞİNDE...

Kapıyı çekip çıktım
Sesi içimde yankılandı
Bencil ruhum beni ona adadı
Ama ruhsuz bedenim
Kapıyı çekip çıktı
Karanlık bir şehir karşıladı beni
Işıksız
Dipsiz bir kuyuda dolaşıyordum
Adımlarım hedefinden uzaktaydı
Dönemiyordum da!
Yolumu şaşırmıştım,yorulmuştum
Çöktüm dizlerimin üzerine
Bir dua ettim
Adını sayıkladım,aman Tanrım adını unutmuştum
Beynim çalışmıyordu
Düşüncelerim donmuştu
Kadınımın sesini unutmuştum
Şehir yokoluyordu
Yıkılıyordu
Çöküyordu
Benim şehrim gidiyordu benden
Uzaklaşıyordu bedenimden
Sırf kapıyı çekip çıktım diye
Cezalandırıyordu beni
‘’haksızsın’’ diyordu
‘’zalim sensin’’ diye haykırıyordu
Ve sonra
Bir el omzumda
Pamuk sertliğinde
Konuşamıyordum
Sadece omzumun üzerinden baktım
Beyaz bir ışık görüyordum
Sonra giderek netleşiyordu bu beyazlık
Giderek sen oluyordun
Şehrim geri geliyordu
Evler,sokaklar,kaldırımlar
Yeniden yerlerini alıyorlardı şehrimde
Affetmiştin beni
Hissediyordum seni
Sarıldın bedenime
Kanlarım yerine geldi
Beynim çalıştı
Düşüncelerim ısındı
Ve sonra sarıldın bana
Hiç kopmamacasına...                                   
                                     Ewren

YUTKUNUP SENİ YÜREĞİME DOLDURURKEN...

İzin ver ki!
Seveyim seni
İçimi kanata
Açtığın yaralardan
Bulutların arasından
Koşarak geleyim sana
İzin ver ki!
Seveyim seni
Olur olmaz konuşmalardan
Anlamsız savaşlardan
Kurtulup
Koynuna gireyim senin
Sen susup ben konuştuğum zaman
İzin ver ki!
Seveyim seni
Sonsuz bir yolculuğa çıkmadan
Hiç gelmeyeceğini bile bile
Ve seni hiç göremeyeceğimi bile bile
Uzaklaşmadan ruhumdan
İzin ver ki!
Seveyim seni
Oksijenlerimi sen diye çekerken ciğerlerime
Su gibi akarken içime
Yutkunup seni yüreğime doldururken
İzin ver ki!
Seveyim seni
Nasıl olsa öleceğim diye
Nasıl olsa cennete gideceğini bile bile
Yaralı yüzüme bakmadan
Melek kokuna vurularak öleyim işte!
İzin ver ki!
Seveyim seni
Sen izin vermeden
Sevemiyorum ki seni!...
                                   Ewren

UZAKTAN ERİŞİYORUM RUHUMA...
 
Siliniyor hatıralar hafızamda
Yaşlandıkça
Kayboluyorlar
Sakallarım beyazlaşıyorlar
Düşüncelerim daha bir ışık saçıyorlar
Yaşlandıkça
Gözkapaklarımdaki ağırlık daha bir kasvetli
Şimdi
Açamıyorum belki de gözbebeklerimi
Yaşlandıkça
Uzaktan erişiyorum ruhuma
Ellerim dokunamasa da
Gözlerimi açamasam da
Yutkunamasa da boğazım
Yutamasam da ruhumun suyunu
Düğümlense de oksijenlerim
Sana olan sevgim
Daha bir artıyor yaşadıkça
Ve yaşlandıkça...
                                   Ewren
 

DAĞILAN SAÇLARIM...

Saçlarım birbirine karıştı ellerim yüzünden
Seni düşünmekten
O kadar çok elimi atıyorum ki saçlarıma
Gel de artık,dokun bedenime
Saçlarım düzelsin ellerin yüzünden...
                                                           Ewren





KİM KİME AİT?...

Elbiselerimi dolaba asarken düşündüm
Üstümdekiler bana mı yoksa sana mı ait?
Senle olduğumda elbiseler ve içindeki beden sana
Sensiz geçirdiğimde zamanımda
Dolaba asarken,elbisemi ve bedenimi,üstümdekiler bana
Ait...
            Ewren



SEYYAH GÜVERCİN...

Çalışıyorum
Çalışmakla kalmayıp yoruluyorum
Bu sonsuz
Sürükleyici hikayeler yüzünden
Bir güvercin olup şehre uçuyorum
Ayaklarım bulutlara karıştı
Aşağılara bakıyorum
Oyuncak insanlar
Dolaşıyorlar yeryüzünde
Sonra okyanusların üstündeyim
Ve bırakıyorum kendimi rüzgarın nefesine
Hızlıca
Ve doğruca okyanusun dibindeyim
Balıklarla birlikte
Yosunlarla içiçeyim
Ve bir deniz kızı karşılıyor beni
O kadar güzel ki!
‘’güzel’’ sözcüğü bile hafif kalıyor
Sarılıyorum
Sarılmakla kalmayıp kenetleniyorum
Hayallerimin sebebinden
Alışamadım
Bu dünyanın nimetlerine
Ben yağmurla doğmuşum
Yağmurları özlüyorum
Bu sonbaharın ilk gözağrısında
Yapma
Yapay
Suni her gördüğümüz algılar
Olgular sahte
Ne gerçeği var!
Ne de geleceği yaşamımın
Ruhum ilk gün ki gibi taze
Berrak
Sessiz
Nasıl yaratıldıysa öyle...
                                   Ewren
 

MEÇHUL,DİZBOYU,BALÇIK HATIRALARIM...

Bir yabancı yüz
Baştan sona tanımadığım
Meçhul dizboyu balçık anılarım
Debelendikçe,hareket ettikçe
Beni içine çekiyor,içinden hiç çıkamadığım aklım
Bu arka mahalle var ya!gönlümün içerisinde
Hep taş koyuyor sevdalarıma
‘’peşinden sürükler’’ diyor
Diyor demesine ama
Gel de anlat bu bana ait yüreğim en arsız sevdasına
Bağıra bağıra haykırıyorum
Çığlıklar kopuyor kalbimden
Ama izin vermiyor sevda komşularım
Yıkıyorum bütün evleri
Madem benim bu gönlün sahibi
Azat ediyorum bütün sevda zincirlerimi...
                                                           Ewren

YARALI RUHLARLA YAŞARKEN...

Otobüsün camında yüzüm bu soğuk ayaz ayında
Buğulu bütün cam,dışarısı gözükmüyor
Sadece yanağımın izi duruyor camda
O temiz boşluktan bakıyorum dışarıya
Bir koşturmaca
Bir statik dinamizm
Nereye yetişmeye çalışıyor bu insanlar?
Geç kalınmış birşeyler peşinden gidiyorlar
Ama bilmiyorlar
Geç kalınan zaman değil,geç kalan kendileri
Yaralı ruhlarla yaşarken
Neye yarar ki!
Bu hayal peşinde koşmalar
Yol alıyor otobüs
Tek başımayım,bir tek ben var içeride
Bomboş otobüs ama
Kulaklarımda hala arka koltukların gürültüsü
Ve elimde sevdan sebebinden,sana adanmış bir tütsü...
                                                                                              Ewren

KARADELİKLER BİTAP...

Yerçekiminden ağır herşey havada uçuşuyor
Gezegenler kendi elipslerinden uzakta
Ve çekim almış başını gidiyor
Yıldızlar sönük
Güneş suskun
Karadelikler bitap
Ve ben,
Bende çöldeyim
Ve gözlerimde sevdanla boyanmış sarasarpa
Bir serap...
                        Ewren

KALBİMİN KOLONLARINDA ÇATLAKLAR...

Gidişin bir beni bir de yağmurları üzdü
Şimdi kim yağmurlara sebep
Gönlümü sellerde dolduracak?
Son sözlerin bir beni bir de depremleri üzdü
Şimdi kim depremlere neden
Kalbimin kolonlarında çatlaklar oluşturacak?
Hüznün bir beni bir de yangınları üzdü
Şimdi kim yangınlara sebep
Ruhumun buzlarını eritecek?
Yalnızlığın bir beni bir de mutluluğu üzdü
Şimdi kim yalnızlığa neden
Karakterimin içinde fırtınalar kopartabilecek?
Kederin bir beni bir de beni üzdü
Şimdi kim kederin yüzünden
Kendini darmadağın edecek....
                                                           Ewren

GELİP YANIMA SORDUĞUNDA HALİMİ HATIRIMI...

Gelip yanıma sorduğunda halimi hatırımı
Hep ‘’iyiyim’’ derken burkuluyor yüreğimin bir köşesi
Kalbimin bir tarafı çürümüş,kan gitmez olmuş
Dolaşımı engellemiyor ama yüreğimin nefesini keser olmuş
Aldırmadan boşa geçen zamana
Kızmadan
İncitmeden
Kırmadan gelip geçen rüzgarına
Kapılıp sürüklenmekten korkuyorum
Gelip geçen rüzgarın bile olsa...
                                                           Ewren

KAPIYI VURUP ÇEKİP GİTTİĞİMDE...

Bir resim düşmeli pencere kenarından
Kaldırıp yerden yerine koyduğumda
Üzgün üzgün bakmalı bana
Ben eskiyi hatırladığımdan
Üzgün üzgün bakmalıyım ona
Kurumuş bir çiçek bulmalı kitaplarımın arasından
Elime aldığımda bir buz tanesi gibi dağılmalı
Ve sonra yerden toplamalı dökülen gözyaşlarını
Gözlerim buğulanmalı,ağlamaya devam etmeliyim
Gözyaşlarımı toplaya toplaya dışarı atmalıyım kendimi
Kapıyı vurup çekip gittiğimde bütün mazim içerde hapis kalmalı
Ferahlığı kucaklamalıyım
Şehirde ahmakça dolaşmalıyım
Yabancı gözlerde seni aramalıyım
İlk kez geçtiğim yollarda evlere bakmalıyım
Balkonlarda kendimi aramalıyım
Bulamayınca üzülmemeliyim
Neden mi?
Sen yoksun ya yanımda!
Sensiz hiçbirşeye küsmemeliyim...
                                                           Ewren
 

İLERDE BİR SERAP...

Adı bende saklı bir gemim var çölde
Kum fırtınaları ile alabora olmuş
İskelede duran balıkçı
Kum ağları ile tozları yakalamaya çalışıyor
Çölde yangın çıkıyor
Gemim sadece bir tahta yığını kalıyor
Yangın yüzünden
Ve sonra çöle dağılan küller
Gemimden arda kalan
Son şeylerde,tozların arasına karışıyor
Kumların arasında ilerliyorum
İlerde bir serap
Biliyorum aslında gerçek olmadığını
Ama içimde kalan son sevda tozlarını
Eritmek istiyorum,kum fırtınalarını
Üstüme çekmek istiyorum
Ve yokolup gitmek istiyorum
Çölden ve senden...
                                   Ewren
 
 







BOĞAZIN TAM KARŞISINDAYIM...
 
Boğazın tam karşısındayım
Hani o iki denizi birbirine bağlayan
Ama yüreğimdeki denizlere yolu olmayan
Boğazın tam karşısındayım
Köprüden arabalar geçiyor
Hani bir yakadan öbür yakaya geçen
Ama gönlümdeki iki yakaya gidemeyen
Boğazın tam karşısındayım
İnsanlar oradan denize atlıyorlar
Hani ölümler yaşam çizgisinin olduğu yerden
Ama içimdeki çocuğa hayat veremeyen
Boğazın tam karşısındayım
Vapurlar geçiyor suyun üstünden
Hani iki suyun birbirine karışmadan
Ama ruhumdaki cansuyuna göz açtırmayan
Boğazın tam karşısındayım...
                                               Ewren
 
 









ÖLÜM,SEN VE BEN MASMAVİ...

Salıyorum bütün balıkları denizlere
Kılçıklarıyla beraber
Denizi kirletmiyorlar,aksine
Renk katıyorlar
Maviliğe bir mavilik daha katıyorlar
Deniz,okyanus masmavi
Gidiyorum bütün adalara
Balta girmemiş ormanlarla beraber
Adayı kirletmiyorlar,aksine
Adanın anlamına daha bir anlam katıyorlar
Ada,ben masmavi
Yolluyorum bütün kuşları gökyüzüne
Yırtıcı kuşlarla beraber
Gökyüzünü kirletmiyorlar,aksine
Neşe katıyorlar
Gökyüzüne bir bulut daha katıyorlar
Gökyüzü,sen masmavi
Gönderiyor Tanrı ölümü yeryüzüne
Kötü bir anlamla beraber
Yeryüzünü kirletmiyorlar,aksine
Doğallık katıyorlar
Tanrının anlamını yüceltiyorlar
Ölüm,sen ve ben masmavi...
                                               Ewren
 
 



BİR BARDAK RAKIYA DÖKTÜM SEVGİMİ...

Bir bardak rakıya döksem sevgimi
Anason kokar belli
Düşünmek,beklemek,ummak
Hepside aynı yere,aynı mekana doğru
Her yol Roma’ya çıkıyor zaten
Roma’daki çanlar
Belki de senin için çalıyor
Denizden esen rüzgar
Senin serinliğine uzanıyor
O masum yüzüne bakar bakar ağlarım
Hep bir hasrete
Hep bir kavuşmaya
Özlem duyarım
Ama ben hep ağlarım
Ağlatan sen olsan bile
Kadeh boşalır,şişe biter
Belki de bir alem sona erer
Zamanın tükendiği yerde
Herşey senden beter
Sarı saçların belki de ömrümde gördüğüm
En acımasız,en zalim
En genç,en ihtiyar
Kılıç keskinliğinde bir bıçak
Her savuruşunda
Kalbimin içindeki bütün taşları
Ezip geçiyor
Yıkıyorsun...
                        Ewren

ÖLÜMSÜZ DÜŞÜM...

Nefretimin son halkası
Adaletsizliğimin son damlası
Yaşamsız ölümüm
Yaşamadan ölmüşüm
Görmüşüm
Gördüğüm
Ölümsüz düşüm...
                                   Ewren

HAYKIRIRCASINA SUSSAKTA ANLARDIK BİRBİRİMİZİ...

Çadırın içinde otururken geldin aklıma
Yattığım yerden beynime işliyordun
Ve yaktın bütün doğayı gözlerimin önünde
İşte o kadar hardı ateşin
Kuşlar ötüşüyordu sonbaharın bu ilk
Ama bir o kadar da soğuk gününde
Hatalarım aklımda duruyor
Va bana aman vermiyor
Acımasızca katlediyor düşüncelerimi
Rüzgar esiyor
Alıp götürüyor senin hakkında bütün bildiklerimi
Kısaca pişmanım
Ve hep pişman kaldım
Burda ağaç çok
Asarım kendimi herhangi birine
Ne fark edecek?
Gidişime aldıracak mısın?
Bilmiyorum
Yada her yanımda mermi var,her gece
Yani diyorum
Bir şarjörden çıkarsam bir masum
Ama bir o kadarda zalim kurşunu
Ve sonra tehdit etsem kendi kendimi
‘’hadi öldürsene’’ desem
Dudaklarım birleşmeden ellerimle
Ve dayansam düşüncelerime
Sen gelsen aklıma
Kazdığım mezara
Yüzükoyun atlasam
Ve sıksan kurşunu içi boş olan kafama
Dedim ya!
Pişmanım
Hem de hiç bu kadar olmamacasına
Her yanım kokuyor
Senin kokuların hala üstümde
Elbiseme değil
Bedenime işlemiş
Ağlıyorum
Her fırsat bulduğumda
Yapraklar dökülmüş
Uzaktan gelen sesler uyandırıyor beni
Ne olduğunu bilemediğim dünyesel sedalar
Oysa içim kan ağlıyor
Yaralarım açıldı
Kapanmıyor
Üşüyorum
Bulutları yakında hissediyorum
Ellerimle uzanıyorum
Ama yakalayamıyorum
Sen olmadan
Mavimsi görünen herşey şimdi kapkara
Dedim ya!
Pişmanım
Kendimi avutuyorum
Ama başaramıyorum
Sabırtaşı çatladı
Asabiyete bürünmeye başladım
Nefesim daha bir hızlı
Hastayım
Yataklara düştüm
Yollara vuruyorum kendimi
Öylesine yürüyorum
Yolun ortası benim
Ve gelip geçen araçlar
Bana korna çalıyorlar
Biri de vurmuyor ki bedenime
Şöyle bir havalansın ruhum
Ve yerlere saçılsın
Bedenimin her parçası
Ve toplayamasınlar yerlerden
Ve hep orada kalsın
Melekler gelse sonra
Dedim ya!
Pişmanım
Hani o son mektup var ya!
Saçmaladığım
Bunalım zamanlarımda yazdığım
Affetmedin değil mi?
Gerçi sen affetsen
Ben affetmem kendimi
Şimdi öteki tarafımda,yada karşımda
Sen olsaydın
İnan
Ne söyleyeceğimi bilemezdim
Ağzımdaki kelimeler dökülmezdi
Çakılı kalırdı beynimdeki tümceler
Ağzımı bıçak açmazdı
Sussam beni anlardın
Bu bile yeterdi
Biz bunu söylemiştik
‘’haykırırcasına sussakta anlardık birbirimizi’’ demiştik
Evet,şimdi susuyorum
Ve ölene dek pişman yaşıyorum
Aramızdaki mesafe uzak
Ama anlamsız
Aramızdaki gerçekleri değiştiremez
Geceleri nöbete kalkarken bile
Senin sesin geliyor kulaklarıma
Dedim ya!
Pişmanım
Ve hep pişman kalacağım
Senin haberin olmasa da!...
                                               Ewren
 

SENİ DÜŞÜNDÜĞÜM ANLARIN BEYNİMDEN ÇIKIP GİTMESİNDEN ÜRKÜYORUM...

Çöllerde bir su damlası kadar hasretim sana
Günü birlik yaşamanın hafifliğinde özlüyorum seni
Kendim olamadım
Kendim gibi yaşayamadım aşkı
Yaşatmadılar
İzin vermediler
Hep zoraki sevdalar koştum
Oysa ben zoraki aşklara yelken açmak istemiyordum
Beni her zaman sevecek
Kavga ettiğimiz anlarda bile
Birkaç söz yada bir çift gözün ifadeli bakmasıyla barışacak
Birini istiyorum
O biri nerde?
Yoksa o ilkbaharda mı kaldı?
Yada o sonbahar mıydı?
Kavak yelleri esiyordu bana doğru
Ve o rüzgara karşı ıslık çalıyordum
Hep ikimizin şarkısını çaldım dudaklarımla
Duydun mu o uzak şehirde?
Bunalımda mıyım?
Yoksa depresyona mı girdim bu kışta?
Perişan ettim herşeyi
Nedensizdi!
Şımarık bir çocuk gibiyim senin sevdana düştüm düşeli
Masumum hemde yeni doğmuş bir bebek gibi
Sızlayan ben değilim
Sitem değil benimkisi
Erteliyorum her yeni doğan güneşi
Çünkü sen yoksun
Yeni doğacak güneşin ne anlamı var ki sen yokken!
Gideli çok oldu
Gittin gideli öylece kalakaldım olduğum yerde
Buza kesmişti bedenim
Taşa bürünmüştüm
Kaskatıydı vücudum
Ateşim sıfırın altındaydı
Hala öyleyim
Senden bihaber yaşıyorum
Nerdesin ne yapıyorsun bilemiyorum
Kahrediyorum kendime
Utangaçlığımdan nefret ediyorum
Şimdi yolları aşıp gelirdim ama
Ama...
Seni sonsuza kadar kaybetmek korkutuyor beni
Karların altında kalmıştım
Sen çıkardın beni o beyaz karanlıktan
Çığ düşmüştü üstüme
Göçük altında kalmıştım
Sen bana el verdin
‘’sağol’’diyemeden çıktın hayatımdan
Bu kadar çabuk mu olmalıydı gidişin?
Fırtınalar dinseydi
Kendimi sele vermeseydim
Yada yangına fazla yaklaşmasaydım
Tutulacağım ateşi düşünemeden attım kendimi içine
Ne bilirdim bu kadar zalim ve acımasız bir sevdaya tutulacağımı
Aman vermiyordu artık hiçbirşey
Dünyamı kendi ellerimle parçaladım
Seninle bir dünya hayal ettim
Şimdi hayallerim benden uzakta bir yolculuğu çıktılar
Neredeler?
Doğayla barışık yaşıyorum
Yada doğa bana ayak uydurdu
Şimdi herşey benle beraber
Üşüyorum biraz ama mühim değil!
Sıcaklığını uzaklardan da hissedebiliyorum
Bir deniz kokusu gibi sevdan
Yada bir okyanusta nadiren bulunan bir çeşit yosun
Rengi yemyeşil
Parça parça edilmişken her aldığım nefes
Yada oksijen boğazımdan geçmiyorsa
Sensin buna neden!
Çünkü bir tek sen benim nefesimi kesebilirsin
Geri kalanlar sadece hoş bir anı
Arkamda kalan sevdalar
Gerçek değiller
Sensin tek gerçeklik
Yerli yersiz senden bahsetmek beni yormuyor
Aksine daha bir neşeleniyor
Sana ait olan yarım
Uykularım bölünüyor seni ne zaman görsem rüyalarımda
Kafamı ranzalara vurasım geliyor
Ama vazgeçiyorum
Kafamın bir kan yumağı olması korkutmuyor beni
Tersine seni düşündüğüm anların beynimden çıkıp gitmesinden
Ürküyorum...
                        Ewren
 

17 Mart 2012 Cumartesi


KAOTİK BİR ORTAMIN TAM ORTASINDAYIM...

Dumanı üzerinde duran hayatımın
Tam ortasındayım
Uzak düşmüşüm kendimden
Kısa kalmış tüm uzun uzadıyalar
Ve ordalar
Yerinde bırakılmışlar
Statik
Durağan
Sabit
Öylece bakakalmışlar
İçimdeki gökyüzüne
Masmavi
Yada
Bulutlu
Gecenin bir yarısı
Kopup gelmiş gelen
Üzerime ekmişim
Bedenimde filizlenmiş
Uzayıp gitmiş dalları
Üzerlerinde gözyaşları
Umutsuz bir bedenden arda kalan
Cüretim kalmadı sormaya
Nereye yolculuğum?
Bir ikilem içindeyim
Kaotik bir ortamın tam ortasındayım
Aynı hayatımın ortasındaki gibi
Kaosum
Masumum
Yada susuyorum
Farklı hayatımın başlangıcındaki gibi
Anne karnındaki cenin gibi
Günahsız bir beden gibi
Geliyorum...
                        Ewren
 



TA!ORAYA...

Hissettiğim ne?
Yada gördüklerim,duyduklarım
Sakladıklarım
Saçmaladıklarım nerede?
Asla özgür değil suskunluklarım
Gürültülerim
Asla bir köle olmadılar
Düşündüklerim
Olası bir hayatın
İmkansız olanaklarındayım
Yolculuk nereye?
Yorulmuşluğum kendime
Bazen kısa
Bazen olanca
Hızıyla uzun bir ayrılık
Ve aykırılık
Bu açmazlık hayata
Her sabah yolculuk başlıyor
Sokaklarda yürüyorum
Etrafımda benim için anlamsız hayatlar
Yürüyorum
Ve duyuyorum insanlar konuşmasalarda
Tümcelerini hayatlarına dair
Fısıldıyorlar kulaklarıma
Aynı yorulmuşluk
Aynı bezginlik hayatıma dair
Onlardan biriyim aslında
Sadece sıfatlar değişik
Aynı yüz hatları değil de
Farklı surat ifadeleri
Aramızdaki tek farklılık bu
Bedenlerimiz
Oysa ruhlarımız aynı çemberin içinde
Sonunu bildiğimiz bir hikayeye
Yolculuğumuz
İlk halimize
En başa gidişat
Ta!
Oraya...
            Ewren



ONLAR BENİM TATLI HATIRALARIM...

Şu yağan karlar var ya!
Uzaktan baktığım
Dalıp
Kendime soramadığım
Gitmiş miydin bu beyazlıktan?
Olanca hızınla
Uzaklaşmış mıydın içimdeki karanlıktan?
Bir liman var ya!
Gönlümün tam ortasında
Açıklarda bekleyip
Beni terk-i diyar ettiğin
Sana yol bulamıyorum
Nereden gelip
Nereye gidersin?
Yoksun ya!
Ona hüzünlüyüm
Gördüğüm
Bu değişmezliğim
Bu gidip gelmelerim sadece
Gerisi
Ötesi
Kendimin hayal perdesi
Her kapı çalınışında
Her zil sesinde
Kapıya koşmalarım
Pencereleri açmalarım
Heyhat!
Nafile bu çabalarım
Sen vardın ya!
Onlar benim tatlı hatıralarım...
                                               Ewren