31 Mart 2012 Cumartesi


AKLAR KARALARI AKLARKEN...

Dönüşümlü dövüşmüştük sokak lambasının gölgesinde
Ve şike vardı her hareketimizde
Danışıklı dövüştü bizimkisi
Sivri sözlerim yerlere savruluyordu
Yeni ekilmiş ağacın dalları gibi
Yerden yere vuruyordum kendimi
Siyah ruhlar içimde hapsolmuştu
Renk tayfının diğer renkleri neredeydi?
Yağmurluğumu giymiştim
Yağmura vurmuştum bedenimi
Ve olanca hızımla koşuyordum
Koşarken düşünüyordum gelecek olan geleceğimi
Saçlarımda ıslaklıklar
Ve vücudumdan akan yağmur taneleri
Dedim ya!
Ben yağmuru sevmiştim
Güneş ışıklarını serpiştiriyordu yeryüzüne
Ve ışıltılar gözümü alıyordu
Bulutlar mavimsi
Gökyüzü ufkumun çizgisindeydi
Sessizliğe boğulmak
Ve kaybolmak dünya denen yerde
Habersiz kalmak
Doğanın devasa kudretinden
Ve bir kapalı odaya kapatılmak
Tesadüf mü herşey?
Yoksa herşeyin bir zamanı ve sırası mı var?
Kader denen muamma nerede yazılı?
Yada hep benim olan bu acıyı
Nereden aldım?
Aklar karaları aklarken
Ve temizlerken pisliklerimi
Kendime geliyordum
Belki de özlüyordum seni
Yada dilimle söyleyemediğim cümleyi söylemek istiyordum
‘’belki seni ölesiye seviyordum’’
Bilmiyorum
Belki de bilmek istemiyorum
Bana gelmesini istiyorum cevapların
Soruların hep sende kalmasını
Yüzüme hergün su vuruyorum sabahları
Gözlerimde hafif bir kanlanma
Belki de uykusuzluğun neticesi
Aslında
Her sabah sana kavuşmayı dileye dileye
Doğduruyorum günü
Öyle başlıyorum
İsminle çıkıyordum yola
Adımlarımı adını söyleye söyleye
Kültablaları boş
Ve ben cam bir masanın önünde oturmuşum
Yüzüm cam masanın hücrelerinde gizli
Nerdeyim ben?
Dünya denen merkeziyetli çerçevede
Neresinde gizliyim?
Kelebekleri artık göremiyorum
Uçmayı unuttular mı?
Ne dersin?
Yada benim uçmamı mı bekliyorlar?
Ruhum zaten uçuyor gökyüzünde
Bulutlarla beraber sana geliyor
Bedenimse benimle
Sadece
Taşıyor et parçasını bir yerden
Bir kentten
Başka bir kente
Ve ben daha alışamadım
Sessizliğin ağır yükü altında ezilmeye...
                                                                       Ewren

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder