17 Mart 2012 Cumartesi


NÖBETÇİYİM AMA YİRMİ DÖRT SAAT...

Zamansız şehre dönmek var mıydı baha haber vermeden?
Metal sarnıçların ve dolapların içinde yatarken ben
Sen nasıl olupta benden habersiz kentime dönersin?
Bir mektup vardı uçları yanmış ve yırtık
Ben elimde sıkıca tutuyordum,ellerime terlemişti
Ama ben aldırmıyordum elimin terleyip mektubu ıslatmasını
Bir ağaç gölgesinde bekledim gelmeni
Beni nöbete dikmiştin yirmi dört saat
Ama sen aldırmıyordun
İçimi sıkıntılar kaplamış güneşin altında ezilirken
Ay yardımıma koştu
Çekti bütün sıcaklıkları üzerimden
Ve sonra dondum
Kimbilir?
Kendimde miyim?
Yoksa sen beni içine mi aldın?
Ruhuna mı kattın ruhumu?
Gemiler geçerken gönlümün doklarından
Sesleri duyamıyorum
Unutmalıydım herşeyi
Ama ben yapamıyordum
Masanın başında kendimle başbaşa kalmışken
Hatırlamıyordum yüzünün suretini
Hatırlatsanda görsem gözlerini
Cam ekranaın karşısındaki hayal gücümde
Derin bir nefes alıp seni koklayamamak çok yoruyor beni
Kendi kendimi yiyorum
Bak bir yıldız daha kaydı içimdeki gecede
Şimdi yıldızlar öksüz,yetim kaldı
Yasını tutuyorum
Ağlamamak için belki de ilk defa kendimi ölesiye engelliyorum
Esemiyorum
Yağamıyorum
Gürleyemiyorum dışımdaki fırtınaya karşı
Neden mi?
Çünkü sen yoksun
Çünkü sen zaten içimdeki mahkumsun...
                                                           Ewren

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder